29 Nisan 2010 Perşembe

işte öyle bir şey...

Pazartesiden beri iyi değilim.

Hem bedenen, hem de ruhen. Bedene iyi gelen -şu an için- dinlenme... Onu yapıyorum bu hafta.

Ruha iyi gelecek şey de -benim için- biraz içe dönme... Biraz dedim ama aslında ne kadar uzun olursa, o kadar iyi...

* * *

Mayısın 4'ü rutin tartılma günü, sonucu yazacağım. O zamana kadar "bu hallerim" de geçer belki...

Listeler (iyi-orta), spor (orta) ve su (çok iyi) ile yoluma devam ediyorum.

Dün "serbest gün" yaptım kendime... "İhtiyacım vardı, iyi oldu" diye düşünüyorum. Bir daha -Mehtap'lı Günler'in 6. haftasının sonuna kadar- tekrarlanmaz en azından.

Sporda yeni bir programa başlıyorum... Araştırmalarımı tamamlayayım, konu hakkında yazılanları iyice okuyayım, paylaşacağım...

Şimdilik, kalın sağlıcakla...

başlıksız!

Hani bahar gelmişti. Ellerim buz gibi. Zira ev de öyle. Bugün güneş yüzünü azıcık gösterdi ama fayda etmiyor, üşüyorum çok. Azıcık elektrikli ısıtıcıyı çalıştırayım dedim, sonra da vazgeçtim. Gidip, bir hırka daha geçirdim sırtıma. Belki geçirir üşümemi...

Pazartesiden beri bir tuhaflık var aslında. Hiç keyfim yok. Evdeyim bu aralar ondan mıdır, yoksa evle ilgili düzende bazı değişiklikler oldu da bu mu etkiliyor ruh halimi, bilmiyorum. İşle ilgili hafta sonu yaşanan can sıkıntıları da sebep olmuş olabilir, ev halkının biri bitip diğeri başlayan sağlık sorunları da... Hepsi geçici aslında, hepsi bir çözüme kavuşur, kavuşacak biliyorum. Eee, ne o zaman?

Sorun başka, sorun derinde.

Evle, kendimle ilgili umudum var, çözümlerini biliyorum, elimde çünkü...

Diğeriyle ilgili ne çözüm, ne umut; varsa yoksa hüzün...

26 Nisan 2010 Pazartesi

MG* 4. hafta

Mehtap'lı Günler Programı'nda, ilk 3 haftada 1,5-4 kg. arasında kilo kaybı bekleniyor. Benim kaybım -2 kg. oldu.

Geçen ocak ayında aynı listeyi uyguladığımda, 3 haftada 3,5 kg. vermiştim. Yalnız o dönemde, çılgın yeme modunda 98 kg. olmuş, sonrasında bu listelere başlamıştım. Yani eğri üst seviyedeyken, aşağılara inmesi de kolay olmuştu. Çünkü - o zaman da yazdığım gibi- son alınan kilolar yer yapmadan çok çabuk verilebiliyor ve ayrıca vermeniz gereken kilo ne kadar çoksa, başlangıçta o kadar hızlı kilo kaybı gerçekleşiyor.

Bugün 4. haftaya başladım. Neler var bu hafta, bakalım:

  • Kahvaltı aynı. Siyah zeytine kavuşabilirim, geçen hafta yeşil yemiştim.
  • Ara öğünler aynı. Meyveyi tek başına yemeyeceğim.. Hep aynı meyveleri yemeyeceğim. Geçen hafta listeden çıkan; ceviz, fındık, badem, vs. yine listede olacak.."Degisik renkli meyvelerden meyve salatasi yapin ve 5 adet badem, 1 ceviz koyun icine ornegin.." sözüne kulak vereceğim bu hafta...
  • Etli veya etsiz sebze yemekleri.. Yağ yine ölçülü ve çoook az..UNUTMA!
  • Öğle yemeğinde yenilik: BU HAFTA 2 GÜN, SEBZE YEMEĞİNİN YANINDA 2 KAŞIK BULGUR (pirinç de veriyor ama ben ille de bulgur diyenlerdenim:))
  • "Cumartesi veya Pazar gunu oglen yemeginizde, kuru fasulye, yesil mercimek veya nohut yemegi pisirebilirsiniz.. Pilavla yiyecekseniz hakkiniz 4 kasik, pilavsiz yiyecekseniz, o zaman 1 incecik dilim ekmek ve 5 kasik yemek yiyebilirsiniz.." der Mehtap. Yemek değil de piyaz şeklinde de tüketebilirsiniz baklagilinizi...
  • Tartılar yine ulaşılamaz noktalara kalkmalı ama mayısın 4'ünde rutin tartılmam var, sonrasında; Mehtap'lı Günler'in 6. haftası bitene kadar (17 mayıs) tartılmak yok!

bir alıntıyla bitirelim o halde:

* "... bu ise baslarkenki heyecaninizi kaybetmeyin ve dunyanin yukunu, yasamaya, ama iyi ve saglikli yasamaya devam ederek hafifletmeye karar verin.."

Hadi bakalım, kolay gelsin...

MG* Rapor III

Mehtap'ın programında 3. haftanın sonu demek, "unutmamız gereken tartıları yerinden çıkartma zamanı gelmiş" demek...

Bu sabah oğlumu okuluna yolcu ettikten sonra, 45' yürüdüm bantta. Sonra diğerlerinin okul hazırlıkları ve yolcu edilmelerinin ardından, kendimle baş başa kaldım. Kendimle ve tartıyla...

Şimdi düşünüyorum da, cahillik ne zor şey! Aslında daha da zoru, cahillik ettiğinizi bilmezden gelmek! "Bu da nereden çıktı şimdi?" derseniz; tartıldıktan sonra iç huzuru ile kahvaltımı yaparken, bir yandan da hiç aç kalmadan sağlıklı bir şekilde incelmenin rahatlığı ve mutluluğu ile daldım eskilere...

"Ne aptalca diyetler yaptım ben vakti zamanında" diye geçirdim içimden. "Lahana Diyeti"ni bir daha yap deseler yapar mıyım acaba? Ya İsveç Diyeti'ne ne demeli? Resmen öleceğim sandım, başımda tuhaf bir ağırlık vardı diyet boyunca ve her an sağlığıma kötü bir şey olacak diye bekleyerek (belki psikolojik, belki gerçek) 13 günü tamamladım inatla! Ölmedim ama tövbe ettim, "bir daha mı, asla!" diye... Bu diyeti incelerken 7. gün menüsünde; "sabah: şekersiz çay, öğle: ızgara et (200 gram), taze meyve ve akşam: hiçbir şey" gördüğümde 'nasıl yani?' demiştim... Bir de 2. gün menüsünde "öğle: 1 dilim salam, 100 gram yoğurt" vardı! Salam ya, salam! Buna rağmen 13 günü bitirdim, kaç kilo verdiğimi hatırlamıyorum şimdi ama sonra kat be kat fazlasını aldım tabii ki!

Ne büyük salaklık, ne büyük ahmaklık... Sen götür tatlıları, börekleri lüp lüp, sonra da elalemin senin gibi salaklar için uydurduğu bu akla ziyan safsatalara, şarlatanlıklara inan, kendine de etrafındakilere de eza çektir!

Neyse ki, şükürler olsun ki, bitti o "okumuş cahillik dönemi"... Şimdi "mantık" işbaşında ve her şey olması gerektiği gibi. Yani;


  • Hiç aç kalmadan sağlıklı ve bilinçli besleniyorum, sadece kendim değil, tüm ailem ve çevremdekileri de bu konularda bilinçlendirmek için elimden geleni yapıyorum...
  • Mümkün olduğunca fazla hareket ediyorum, yaz geldiğinde ailecek spor yapabileceğimiz imkânlar daha da artacak, bunun için sabırsızlanıyorum. Spor artık işkence değil, zevk benim için...
  • En önemli nokta ise; artık canım sıkıldığında veya üzüldüğümde, kızdığımda, çareyi yemekte aramıyorum. Bunlar için farklı farklı planlarım var artık. Yürüyüş, dans, vitrin gezme, internette dolaşma, film izleme veya kitap okuma. O anda içimden ne gelirse, o! Ama asla yemek ile ilgili bir eylem yok!

Tüm bunlardan "ben bu işi mükemmel yapıyorum artık" sonucu falan çıkmasın... Kaçamaklarım oluyor ve olacak da, işin -bence-tadı tuzu onlar... Ama nerede duracağımı biliyorum, dizginler benim elimde ve kaptırmaya niyetim yok, hepsi bu!

Gelelim sadede :)

5 Nisan 2010'da "96,3 kg". ile başladığım Mehtap'lı Günler'de 3. haftayı;


  • Listelere % 95 uyum (ne yenecek, ne zaman yenecek),
  • Yasaklara %75 uyum (tatlı, çikolata, et yerine kıyma, light yerine normal, vs.),
  • Tavsiye edilen sıvı alımına %99 uyum (su, metabolizma çayı, yeşil çay),
  • Tavsiye edilen hareketliliğe %85 uyum (3 haftada birkaç fire)
ile, "-2 kg." vererek tamamlamış bulunuyorum.

4. hafta ile yola devam...

4. haftanın kuralları, az sonraaaa...




*MG: Mehtap'lı Günler

20 Nisan 2010 Salı

giden yağlar olmalı

Geçen gün spor ile ilgili bazı araştırmalar yaparken, şurada rastladığım bilgiyi paylaşmak istiyorum:

"YAĞ YAKAN HAREKETLERŞöyle bir zayıflama programı denemenizi istiyorum… Aşağıda sayacağım hareketlerden 4 tanesini seçin ve haftada 3 gün egzersiz yapın. Bu hareketleri 3 set olmak kaydıyla orta derecede ağırlık ile 12-15 tekrar çalışın. Bu ortalama olarak hareket başına 15 dakika sürecektir. Aşağıda verdiğim kalori miktarları ortalama bir ağırlık ile çalışan 70 kg. lık bir kişi için geçerlidir. Toplam olarak 1 saatlik bir ağırlık çalışması ile karbonhidrat depolarınızı erittikten sonra 15-20 dakikalık bir kardiyo egzersizi yapın, böylece siz kardiyo egzersize başladığınızda vücudunuz direk olarak yağ yakan bir fırın haline gelmiş olacaktır... "



Çömelme Hareketi
Yakılan Kalori : 55


Dambıllar ile Tek Adım Çömelme
Yakılan Kalori : 57



Kucak Hareketi (Deadlift)

Yakılan Kalori : 59


...


Devamı için "kaanla zayıflama" blogunu ziyaret edin... Tavsiye ettiği fotoğraflı hareketler ve diğer faydalı bilgiler ilginizi çekebilir...



19 Nisan 2010 Pazartesi

MG* Rapor II

Mehtap'lı Günler'in ilk 15 gününü tamamladım.

Eksilerim:

  1. İlk 15 gün pirinç, bulgur yok: Pilav olarak değil ama 1-2 sefer çorbanın içinde pirinç ve sebze yemeğinin içinde bulgur yedim.
  2. Kıyma yok: Evde pişirdiğim kıymalı sebze yemeklerinden, mecburen ben de yedim. Fakat pişirirken kıymanın yağı ile yetindim (zaten yağsız idi) ve tekrar yağ koymadım.
  3. Köfte yok: Geçen akşam evde yaptığım, tambuğday ve çavdar ekmekle hazırlanmış köftelerden 4 adet yedim.
  4. Muhallebi, tatlı yok: Tramisu'dan tırtıkladım.
  5. Sucuk yok: Dün pazar kahvaltısında 1 adet ince kesilmiş sucuğu -eşimin ısrarları ile- yedim.
  6. Mumkunse light yogurt, peynir ve sut tuketiyoruz: Eve light ürün sokmuyorum. Sütü "sokak sütü" tabir edilen kapıya gelen sütçümden alıyor, kaynatıyorum. Tencerede iyice soğuyana kadar tüm kaymaklarını bir kahvaltı kasesinde topluyorum (özellikle çocuklarım bayılıyor buna). Yoğurdumu da yağı mümkün olduğunca alınmış bu sütten yapıyorum, kaymaklı olmuyor. Peynir de; alışık olduğum tattan taviz veremediğim, öbür türlü peynir yiyemeyeceğim için, klasik ezine beyaz peynir... Miktar belki daha az ama maalesef yağlı...
  7. Her zaman yediginizden daha azini ama mutlaka daha azini koyun tabaginiza: Zaman zaman; sadece sebze de olsa, salata da olsa çok kaçırdım. Nasılsa sebze diye önemsemedim ama maksat bir yandan da mideyi küçültmekse, dikkatli olmak lazım aslında...

sanırım bu kadar :(

Şimdi de Artılarım:

  1. Hmm... En önemli "aferin"im; Mehtap'la 2 hafta, son kararlı başlangıcımın üzerinden 4 hafta geçti ve her zaman "amaan, hadi boşver, ye gitsin, yarın tekrar başlarsın" diyen içimdeki "nefs" bu sefer sesini çok çıkaramadı. Çıkaracak oldu ama baktı kimse duymuyor sustu! Yukarıda yazdığım mini kaçamakları önemsemiyorum bile ben... Çünkü bunların kat be katını yaşardım başka zaman olsa ve sonra da "battı balık" diye o günü aklımda bile olmayan yiyeceklerle tamamlardım. Ertesi gün de baştan başlardım! Bu seferin başka olacağının en büyük delili, işte "bu duruşum" bence :))
  2. Listelere uymada ciddi gayret vardı. Öğle yemeğimi, yeşil çayıma - metabolizma çayıma varana kadar yanımda taşıdım. Ara öğünlerimi de öyle...
  3. Ennn büyük sorunum olan "akşam yemeğinden sonraki çay faslı", biraz biraz yoluna girdi. En azından kriz şeklinde gelip, kendimi nutalla kavanozu elimde bulmuyorum... Eğer çok kıvranıyorsam, 2 kayısı arası ceviz ile gideriyorum isteğimi... (Şunu söylemeden geçemeyeceğim; çiftlikten gelen günkurusu kayısı da baklavayı aratmıyor yalnız! 2 tane yeseniz, yetiyor.. tavsiye ederim :))
  4. Su, su, su... 8-10 bardak su içmezseniz olmaz! İçiyorum; hem de -eskisi gibi- içim bir tuhaf olarak değil, lıkır lıkır, isteyerek...
  5. "Sebze olarak, havuc, pancar, bezelye, bruxel lahanasi, cok olgun domates yemiyoruz" demiş Mehtap, yemedim...
  6. Şeker zaten kullanmıyorum.
  7. Hareketlilik konusunda da iyiydim aslında... Henüz çok düzenli olamasa spor programım, 1-2 fire vermiş olsa da haftada; yürüyorum, dans ediyorum, yer hareketleri ile bölgesel çalışıyorum... Bir reklamda kullanılan, "Bugün olmayacak, ama bir gün olacak" benim de sloganım... Her gün ayna karşısına geçtiğimde, bunu söylüyorum kendime: "bir günde gelmedin ki bu duruma, 1 günde düzelesin..." Sabır... Azim...
  8. Hiç tartılmadım.

Neyse.. Artılarım eksilerimden 1 fazla çıktı :) Bu da gidişatın güzel olduğunu gösteriyor bence ama bunu haftaya pazartesi günü, tartılma gününde göreceğiz aslında...

Gelelim bu haftaya:

  • Yaşasın, bu hafta kahvaltıda 1 gün, 1/2 simit ile beyaz peynirn var:)) Hani cumartesi günü gelen krizde gönlümden geçirdiğim gibi, sınırsız değil ama olsun... Ben o yarım simidi koklaya koklaya nasıl yerimmm... Sabah okula gelirken, yakındaki simit fırınında durdum, "şimdiden alayım da simidimi" dedim "nasılsa fırında çıtır hale getireceğim... dönüşte fırın kapalı falan olur; aklımda duracağına, midemde dursun hesabı :))" Yani yarın sabah ziyafet var :)
  • Kahvaltı çeşitlemelerine devam. Mesela ben bugün kahvaltımı; 4 kaşık müsli (şekersiz, kuru meyveli) ile süt ve sade filtre kahve ile yaptım. Çok da iyi geldi. Haftada 2 gün yumurta yemeyi düşünüyorum, yumurta yediğim gün peynir yemiyorum... Sonra "1 gün lor&ekmek," "1 gün kaymak&pekmez&ekmek", "1 gün de evde yapilmis en basitinden kek ve çay/sütlü kahve"... Ee, hafta bitti zaten...
  • Ekmekler çeşitli olacak yine...
  • "Peynir seciminiz daha cok yagsiz beyaz peynir, lor, cokelek, edirne peyniri olmali. En az da krem, kasar, gravyer, rokfor, cheddar yiyin.." diyor Mehtap.
  • Siyah zeytin yerine bu hafta yesil zeytini tercih edeceğim..
  • Ara öğünlerde bu hafta daha cok yogurt-biskuvi, yogurt –meyve, meyve-biskuvi tercih etmem lazım... Elma ve portakal hep yediğim meyveler, küçük bulursam, çilek de alabilirim veya kivi de olabilir...
  • En az 1 öğünde çorba içeceğim: kremasız olacak, un kavrulmamış olacak...1 kaşık bulgur eklenmiş sebze corbası, yayla ve ezogelin çorbası, daha az olarak tarhana...
  • Et olarak balık, tavuk ve hindi olacak tercihim...
  • "Balık seçiminde de bu hafta biraz daha dikkatli davranıyoruz. Kalkan, uskumru, palamut, somon gibi yağlı balıklar yerine, levrek veya dil balığı gibi daha az yağlı olanları tercih ediyoruz."
  • "Sebzelerden bu hafta lutfen ispanak, kabak, bamya, karnabahar, kuskonmaz, pazi, lahana, broccoli, yesil biberi tercih edin.. ispanakli yumurta yapin ornegin.."
  • "Bezelye, enginar, kereviz, bruksel lahanasi, bakla, yer elmasi, havuc papates ve kirmizi biber grubundan sadece birini veya ikisini bir kez pisirin.."
  • "Bu hafta avokado yemeyin."
  • "Yogurdu mutlaka az yagli ve kaymaksiz olandan tercih edin. Bir kaseden fazla yemeyin."
  • "İkinci ara öğünde de badem, ceviz ve fındık miktarını azaltıp, yoğurt ve meyve, meyve ve bisküvi yiyin. Ya da 1 bardak az yağlı süt icin"

der Mehtap...

  • Adaçayı yerine ıhlamur öneriyor.
  • Ben zaten kullanmıyorum ama süttozunu da önermiyor, süt ekleyin diyor.
  • Hareket, su kesinlikle olmazsa olmazlar..

veee bu haftanın asıl önemlisi;

  • Persembe-Cuma-Cumartesi günü, günde sadece 1 öğün (ben akşamları içmeyi düşünüyorum) "yeşil çorba" içecegiz, diğer öğünleri aynen uygulayacagiz...

(yeşil çorbanın tarifi burada)

Yol haritası elimizde. Hadi bakalım, bu haftayı da yüz akıyla bitirelim de, tartıyla buluşmaya hoplaya zıplaya gidelim :))



*MG: Mehtaplı Günler

17 Nisan 2010 Cumartesi

kriz geliyorum der mi?

Cumartesi ve evdeyim. Daha doğrusu az önce geldim oğlumun veli toplantısından.

Sabah kahvaltı yapıp çıktım evden: 4 kaşık müsli, 1 bardak süt, 1 fincan sade filtre kahve.

Saat 11:00'de ara öğün yapmam gerekiyordu ama fırsat bulamadım koşturmaktan. Sonra baktım saat 11.30'a geliyor, 1 /2 fincan sade nescafe ile 1 tuzlu 1 tatlı mini kurabiye aldım. Çantamda meyvem olmasına rağmen, kalabalıkta çıkartıp yiyemedim.

Okuldan çıktığımda saat 12:45 olmuştu. Çantamdaki elmayı çıkarttım hemen çünkü 'eve gidene kadar aç kalmayayım, mideme bir şeyler girsin, kriz olmasın' dedim. Ama oldu!

13:30'u geçmişti eve geldiğimde ve o andan beri deli gibi kafamda uçuşan fikirleri kovmak için yazmaya başladım. Kriz hali bu olsa gerek!

Mutfağa girsem ve içimden geçenleri hazırlayıp, masaya kurulsam. 4 kaşık veya 1 adet falan değil, patlayana kadar yesem...

Mesela; bol yeşillikli, ekşili kısır ve yanında çıtır çıtır bir börek...

Mesela patates salatası; yağı, tuzu, ekşisi, yeşilliği yerinde...

Mesela annemin yaptığı usulde ıspanaklı pide, yeni fırından çıkmış, içi sulu sulu...

Bunların hazırlaması uzun sürer belki, o zaman karışık tost da olur... 1 adet değil tabii ki, midem "stop" diyene kadar...

Ya da bol susamlı simit, yağlı, güzel bir beyaz peynir, sonra kaşar peynir, z.yağlı, kekikli, pul biberli zeytin çeşitlemeleri ile güzel bir çay sofrası... Simit fırında tekrar ısıtılmş, çıtır hale gelmiş olmalı, 2'den azla doymam ama, ona göre...

Hepsi tuzlu bu saydıklarımın, üstüne tatlı da ister miyim? Hmmmm... Yok, bunlar olsun, yeter gibi geliyor şu anda... Ama karnım doyunca, belki o zaman tatlı krizi başgösterir, ben de Nutella kavanozuyla buluşurum, en pratiğinden... Kaşık kaşık, midem bir tuhaf olana kadar...

Ya da derin derin nefes alırım... Camdan dışarı bakarım, düşünürüm; bahar&yaz, tatil, güneş, geçen vitrinde gördüğüm ve uçuşan etekleri olan elbise, mezuniyet balosu, sene sonu yemekleri, dolapta 3 senedir etiketi dahi çıkmamış, giyilmeyi bekleyen o kapri pantalonlar...


***

Kriz durumum azaldı galiba... Yani deminki çılgın halim hafifledi...

Çay demliyorum, yeşil çay... 1,5 dilim ekmek, lor, zeytin, yeşillikler ile öğle yemeği ve ikinci ara öğünümü birleştiriyorum. Yani, simit olmasa da, yukarıdaki hayalime yakın yine de... Yoksa, şu anda ne karnabahar haşlaması yiyecek halim var, ne ton balıklı salata...

16 Nisan 2010 Cuma

cha cha cha

Akşamları yatmadan Leslie'nin Lower Body çalışması yapmaya çalışıyorum. Biraz tekdüze ama aynı zaman da bacaklar için ayrı bir çalışma şart diye aksatmamaya çalışıyorum fakat çok da gönüllü olduğum söylenemez.

Dün gece, yine bu çalışma için hazırlandım. Sonra şuradan indirdiğim "Crunch Workout - Cardio Salsa (40 min. Fitness)"a bir göz atayım dedim, bayıldım; eğlenceli ve hızlı...

Hem ter attım, ama hiç off'lamadan...Hem de hareketleri kaçırmayayım derken, süre nasıl geçti, anlamadım!

Kısacası; hem fit olmak, hem eğlenmek, tüm bunları yaparken de öğrendiğiniz dans figürlerinin (salsa, samba, mambo, cha cha :)) yanınıza kâr kalmasını istiyorsanız, Cardio Salsa süper bir seçim...


mini sapma!

Diyet yaparken  hep evde mi oturmalı?
Kapı dışarı çıkmazsak, misafir de kabul etmezsek, oh ne âlâ! Herşey süper, diyet de süper o zaman. Ama bir yere gitmeniz gerekiyorsa,  dikkât! Kararlı duruşunuz masal olabilir!

Sabah kuzenlerimle kahvaltı için sözleştik. Ama ben; sabah 9'da tok karnına ilaç almam gerektiğinden, evde kahvaltımı yaptım (sadece 1 meyve de yiyebilirdim ama midem hassas bir döneminde olduğundan, listede olan seçeneklerden yaptım kahvaltımı...).

Sonra, kuzenlerle bir kahvaltı daha...

Sonra öğle yemeği yemeden,  misafirliğe ve orada "ilk15 günde kesinlikle yok, yemeyin" denmesine rağmen, 2 börek!

Şu anda kötü hissediyorum. Yani vicdanen kötü!

Yediklerimi düşününce, "çok abartmamışım" aslında dedim kendi kendime.

6 haftayı bitirmiş olsam, "yerine sistemi" ile dengelenebilecek bir gün aslında.

Beni asıl huzursuz eden; çok önemli olan ilk 6 haftada, hele de ilk 15 günde, "sakın sapmayın" denmesine rağmen, sapmam oldu! Hele hele 2. börek olmamalıydı! Olmamalıydı! Olmamalıydı!

*

Saat 08.30 (KAHVALTI): 1 dilim ince çavdar ekmeği, 1 tk kaymak, 1tk pekmez, yeşil çay
(yani Mehtap'ın listesine uygun)

Saat 10.00 (ARA): 1 dilim kepekli ekmek, 1 parça örgü peyniri, çok az dil peyniri, 1 yumurta, yeşil çay
(burada da bal, salam, t.yağ, krem peynir, taze kaşar, beyaz peynir, siyah ve yeşil zeytinlere, ceviz ve kayısıya dokunmadığım için aferin aslında... ama peynir ve yumurta aynı öğünde fazla oldu ve ara- ana öğün şaştı diye, yine de "offfff" )

Saat 11.00: Sade Türk kahvesi

ÖĞLE YEMEĞİ:  YOK !!!

ARA:  1 peynirli, 1 kıymalı börek (fırında, sigara böreği şeklinde, çift kat yufkalı) ve çay
(işte burası "cık cık cık" :(((  )



Şimdi telafi için; akşam yemeğinden önce 1 saat yürüyüş ve sonrasında yemekte de;

  • Tavuklu salata,
  • karnabahar haşlama,
  • yoğurt
(karbonhidrat yok!)

Gece: yeşil çay, 1 portakal


 * * *


Hadi bakalım, walk walk walk...

(Endorfin* nerdesin? Sana ihtiyacım var...)






*Genellikle, yapmakta olduğumuz sporu en az 30 dakika devam ettirdikten sonra, endorfin hormonları salgılanır. Endorfinin vücuttaki işlevi morfine benzetilmektedir. Hem doğal bir ağrı kesici, hem de yatıştırıcı niteliği vardır.

15 Nisan 2010 Perşembe

rapidshare

Burada bir hazine var: 

Summary Index for Exercise & Fitness Media

  • Yoga,
  • pilates,
  • kickbox,
  • salsa, samba, cha cha, mambo
  • cardio,
  • belly dance,
  • walking,
  • body building,
  • meditasyon,
  • masaj

ve daha fazlası pek çok konuyla ilgili onlarca videoyu indirebileceğiniz adresler, alfabetik olarak sıralanmış. Aradığınız videoyu Ctrl+F ile aratın diyorlar.

Konu; ilgili harfin altında sıralanabileceği gibi, bazen de videonun ismiyle de listelenmiş olabiliyor. Mesela "YOGA" videolarına; hem "Y" harfinin altında listelenmiş linklerden, hem de "#, A-B" başlığında  "10 Minute Solution" isimli video serisinden ulaşmak mümkün... Veya; "Pilates" ismiyle açılmış bölümde pek çok link olduğu gibi, "D" harfinde "Dummies"in Pilates videoları da bulunmakta...


Ayrıca, "linklerin çalışıp çalışmadığını kontrol etmediğini, sadece gönderilenleri bir araya getirdiğini" söylüyor admin... Bu yüzden kontrol etmeniz öneriliyor. Bazı dosyalar için şifre gerekmezken, bazıları için gereken şifreler linklerin altında verilmiş.
 
Diğer uyarıları da okuyup, hangi sporla ilgileniyorsanız, başlayın derim...

hamiş1:  Sayfanın başında yazan "Download Summary Index for Exercise & Fitness Media Full Fast Download" kısmına tıklamayın. Ücretli üyeliğe götürür sizi... Normal indirmelerde üyelik istemiyor. Eğer üyelik isterse; burada Turkuaz adlı üye "üyelik adı ve şifre" vermiş :)
 
hamiş2:  Daha evvel de söylediğim gibi, böyle peş peşe rapid indirmeleri için bir program gerekli. Yani, tabi ki şart değil ama, pc'nin başında esir olmak istemiyorsanız, süper ötesi bir kolaylık. Ben "JDownloader" kullanıyorum ve çok memnunum. Google'da aratın, ücretsiz olan bu programı indirin önce... Sonra, hangi videoları istiyorsanız, kopyalayın peş peşe... Gerisini JDownloader halleder. Bu arada kotalı ADSL kullanıyorsanız, dikkat! İnsan kaptırıp gidiyor çünkü...

bakımsız olmanın dayanılmaz ağırlığı

Karar verdim;  biraz daha bakımlı olmak lazım diyet zamanları. Hele bir de rahatsızlığınız da varsa, aman dikkat!

2 gün gezmek bana yaramadı. Evvelki gün başım, dünden beri de midem kötü. Sabah çıkarken, hâlâ ara ara devam eden spazmlar sebebiyle, ne doğru dürüst saçıma başıma bakabildim, ne de üstüme başıma. Ama bakmalıymışım! Çünkü bugün, 1 değil 2 değil 3 değil, karşılaştığım her üç kişiden birine rapor verdim neredeyse.


-Ne o hasta mısın?
-Evet, midem...

-Rengin solmuş, hasta mısın?
-Midem!
(Aslında solgunluk,  cilt doktorunun verdiği 50 faktörlü koruyucu kremin verdiği beyazlık ama detaya girmeye gerek yok)

-Süzülmüşsün, hasta mısın?
-Yaa, midem...
-Kilo da vermiş gibisin???
-Bilmem (söylemek yok)... Her zamanki çabalar devam ediyor ama hastalıktan süzülmüşümdür!

-İyi misiniz? (acıma ifadesi)
-Midem tuttu yine...
-Ayy, belli yüzünüzden...
-Yaa, evet...

Sonuçta; hasta da olsa insan, kesinlikle bakımı ihmal etmemeli. Hele bir de işin içinde, diyet durumları varsa; insanlar "yemiyorsunuz da, betiniz benziniz onun için solmuş" diye yorumluyorlar hemen. Bu sebeple; normal zamanlarda 1 bakımlıysanız, böyle zamanlarda, hele de bir rahatsızlık da geçiriyorsanız, 2-3 bakımlı olmalısınız. "Koyun can derdindeyken...", nasıl olacak bu demeyin; olacak, olmalı! Yoksa, gelen yorumlarla hasta değilseniz bile hasta olabilirsiniz.

14 Nisan 2010 Çarşamba

leylek havada...

Dünkü mecburi mini İstanbul seyahatinden sonra, bugün de annemlerin grubuna takıldım:


Önce Ortaköy'de kahve keyfi;


(o eksik 1 parça çikolata benim tarafımdan ara öğüne binaen yenmiştir :))


Ortaköy'de 1 saat mola ve sonra Emirgan'a doğru yola koyulduk.





... ve nihayet Emirgan :))
(kaç senedir lale zamanı gitmek isteyip gidemediğim...)

 




Köşklerde saat 13:00'e kadar açık büfe kahvaltı devam ettiği ve yemek servisi saat 13:30'de başladığı için, en makul öğle yemeği seçimimiz tost ve çay idi:




İkindi ara öğünümü yanımda götürdüğüm;
  • yeşil elma (1/2),
  • 1 adet kayısı+ceviz ikilisi ve
  • Halk Ekmeğin (bu aralar çok revaçta imiş) fındıklı&üzümlü ekmeği (1/2)
ile yaptım. Aslında; frambuazlı parfe, kestaneli, karaorman meyveli, çikolatalı pasta seçenekleri  çok cezbediciydi ama canım istemedi! Evet, ben de hayret ettim ama öyle... Yavaş yavaş "normalleşiyor muyum" acaba?

Dönüş yolunda "bunu hep yapmalıyız" dedim ablama. Her hafta bir yeri gezelim, keşfedelim, daha evvel keşfedip unuttuysak hatırlayalım. "Tamam, programı sen yap" dedi... Haftaya değil, ondan sonraki hafta başlıyoruz inşallah! Bu Cuma, kuzenlerimle kahvaltıya gidiyorum. Kısmetse, hafta sonunda da arkadaşlarla program yaptık.

Kısacası baharla beraber hareketleniyoruz. Oturmak yok!

Hani bir tekerleme vardı;

Leylek leylek havada,  yumurtası tavada... diye.

Ben de leyleği havada gördüm bu sene :))


13 Nisan 2010 Salı

ah istanbul!

Bu sabah erkenden, kahvaltı yapmadan çıktık evden. Daha önceden eşimle yaptığım pazarlıkla, "sadece çorba içeceğiz ona göre..." tembihleriyle, Üsküdar Kanaat'de çorba içtik. (Daha evvel, saat 10'da yine Kanaat'e bir çorba içeceğiz diye girip, sabah sabah Özbek Pilavı ile bitirmiştik menüyü!)

Sonra randevumuz için tekneyle karşıya geçtik. İstanbul'da bir randevuya yetişmeye çalışıyorsanız ve mesafe da biraz uzunsa; tam zamanında orada olmak nadir bir durumdur. Ya geç kalırsınız, ya da vaktinden önce randevu yerinde olur, beklersiniz. Biz de trafiğe takılmamak için evden erkenden çıktığımızdan, biraz erken bir saatte karşıdaydık ve epey de bir zamanımız vardı. Pazar gezmesine çıkmış gibi yürümeye başladık caddelerde. İnsanların işlerine yetişmek için koşturmalarının, hızlı adımlarının yanında bizim aheste adımlarımız tuhaf kaçıyordu aslında... "Yaya trafiğini aksatıyoruz" dedim eşime, "gel biz de hızlı tempoya geçelim." Eşim teklifime kayıtsız da kalsa, ben hafiften tempo arttırıp, "ben de sizdenim" mesajı verdim etraftaki insanlara :)

Hem dolmuştaki, hem de sonrasında caddelerde koşturan insanların ellerindeki mini poşetler dikkatimi çekti. Kahvaltılarını işyerlerinde yapacaklarını belli eden poşetlerde görünen simitler, poğaçalar; çorbamı içmiş ve doymuş olmama rağmen az daha beni de baştan çıkartacaktı. El arabalarındaki çıtır İstanbul simidinin cazibesine kapılmadan devam ettim yoluma ama envai çeşit unlu mamul satan bir fırının önünde uzayıp giden kuyruğa dahil olmamak için kendimle ciddi(!) mücadele verdim... Derken, bir pastanenin önüne çıkarılmış masalarda oturan insanların önlerindeki tavşan kanı çayları ve su börekleri, son darbe oldu. Eşim "hadi oturalım, bir çay içelim" dedi. Benim de içim gitti ama biliyorum ki sadece çay olmayacak, yanında Allah ne verdiyse getirtecek, "ben yemiycem" dediğimde de "küserim" deyip :)) beni kandıracak! "Hayır, oturmayalım!" dedim. Dedim ama ah içimden geçenler...

Neyse, tüm salvoları başarıyla geçiştirip, sağ salim ve hasarsız randevumuza yetiştik. Dönüş yolunda, yanıma aldığım "yeşil elma ve kayısı bademi" ile ara öğünümüzü yapıp, mutlu mesut ve en önemlisi vicdanen rahat evimizin yolunu tuttuk.

Bu erken saatlerini özlemişim İstanbul'u.. havasını, siluetini, insanların telaşeli koşturmalarını... Zaman zaman kızsam da, "iyi ki burada yaşıyorum" dedim bir kez daha...

12 Nisan 2010 Pazartesi

MG* Rapor I

Mehtap'lı Günler'in 1. haftası bitti. Rapor veriyorum:

  1. Genel olarak başarılı idi. Tek tük liste dışı oldu ki SAYILMAZ :))
  2. Spor süper gitti... Leslie ile 3 millik yürüyorum. 3 millik  videolarını değiştirerek yapıyorum. Bu hafta da 3 millik gidip, haftaya 4 milliklere geçmeyi düşünüyorum. Ayrıca akşamları da yatmadan önce bölgesel, özellikle de alt bölge çalışmalarına başladım. Yine Leslie'nin videosu ile veya kendi bildiğim hareketleri setler halinde tekrarlayarak yapıyorum bu çalışmayı. Nasıl etki ediyor vücuduma bilmiyorum ama bildiğim, psikolojime çok iyi geldiği...
  3. Bir diyetin olmazsa olmazı sıvı alımına gelince: çok iyi... 2 lt. su alımını tamamlamaya çalışıyorum. Su içmeyi çok sevmezdim aslında ama anladım ki; suyu  içtikçe içesi geliyormuş insanın... Bunun yanında; yeşil çay, metabolizma çayı, 5'li çay da bolcana tükettiğim sıvılardan...
2. hafta için kendime ve tüm diğer yolculuktaki arkadaşlara kolaylıklar...


*MG: Mehtaplı Günler

11 Nisan 2010 Pazar

duygular ve mantık arasında

 Hürriyet Gazetesi'nden Mehtap Erel'in yazısı... Çok hoşuma gitti, özellikle de son cümlesi! Anne tarafımın onayladığı ama eğitimci tarafımın "cık cık" dediği bir tespit! Keyifli yazının orjinali burada


Yetişkin olmayı başarmak


Yapmak zorunda olduğum en zor şey, yetişkin gibi davranmaya çalışmak. Canımı sıkan bir şeyle karşılaşınca bir bakıyorum, dokuz yaşında, saçları iki yandan örgülü, dizlerindeki yaralar kabuk bağlamış, hırçın bir kız çocuğu olduğum döneme dönmüşüm.

Zor bir çocuktum. Okuldan gelmişim, önlüğümü çıkardığım gibi koltuğa oturup Gırgır’ın yeni sayısını elime almışım. Konuşma balonlarını heceleyerek okumaya çalışıyorum. Annem arkadaşı ile çay içiyor:

Annem: İşte Emelcim, ondan gelemedik dün akşam. Evde olsak kesin gelecektik, biz de istiyorduk ama…

Ben: Emel Teyze annem yalan söylüyor, biz dün akşam evdeydik ama annem babama, “Boşver gitmeyelim” dedi.

Sonrasında gayet net hatırladığım şey, annemim henüz bitirmediğim Gırgır’ın yeni sayısını burup popoma popoma vurması. Ve benim buruşan Gırgır’ı elimle ütüleyip okumaya devam etmem. Zor bir çocuktum…

Atahan: Anne, Banu beni doğum gününe davet etmeyecekmiş. Seni çağırmıycam dedi bana. İçime oturdu anne…

Sarhan: Hah! Yandık şimdi! Oğlum söyleme annene şöyle şeyler yahu!

Ben: Bi saniye bi saniye, Sarhan sen bi sus iki dakka. Oğlum gel bakim yanıma. Şimdi yarın gidip Banu’ya diyorsun ki…

Sarhan: Mehtap karışma, çocuklar kendi aralarında hallederler.

Ben: Ben sana az evvel “SUS” derken hatırlıyorum kendimi. Yoksa rüya mıydı? Atahan yarın Banu’ya gidip diyorsun ki; “Annem bana süper bir doğum günü partisi yapacak ve ben kızlardan bir tek seni çağırmıycam. Ama Sertab onur konuğu olacak.”

Sarhan: Yazıklar olsun, eşek kadar kadınsın, küçücük çocuklarla uğraşıyorsun. Deme oğlum öyle bir şey. Ayıp ya!

Ben: Hadi ordan! Elin kızı benim çocuğumu dışlayınca ayıp değil, ben çocuğuma taktik verince mi ayıp? Sen beni dinle oğlum. Ben de bir zamanlar Banu’ydum. De ki “seni çağırmıycam çünkü saçların çok çirkin” de.

Sarhan: Psikopatsın sen! Deme oğlum öyle bir şey. Arkadaşın sana kızıp öyle demiştir. Sonra fikrini değiştirir.

Ben: Sarhan bak benle zıtlaşma, hırpalarım seni.

Sarhan: O zaman ben de seni anneme söylerim, o da seni hırpalar! Nasıl? Anlatayım mı anneme evde yemekler nasıl çöpe gidiyor, meyveler yenmediği için küfleniyor. Gelsin saatlerce konuşsun sana “oğlumun paraları çöpe gidiyor” diye. İster misin? Madem anneler çözüyor çocukların problemlerini…

Çocuk küçükken en büyük sıkıntısı, “sebzesini yedi mi, uykusunu aldı mı, kakasını yaptı mı?” olan anne, çocuğu altı yaşını geçtiği anda adaptasyon problemi yaşıyor. Çocuğun arkadaşları ile ilişkisi, grup içindeki yeri, dersleri derken bir bakıyorsun olay kontrolünden çıkmış. Ve senin gözünün içine baktığın yavrun, yan sınıftaki haşarı oğlandan tekme yemiş ya da en sevdiği arkadaşı artık onu sevmediğine karar vermiş. Yedi yaşındaki minik insan, morali bozuk bir şekilde eve geliyor. Sana sarılıp “anne” diyor, “içime oturdu”. Ve senin o noktada yetişkin olmayı başarman lazım. “Peki oğlum bu olan sana kendini nasıl hissettirdi?” falan... Hadi canım sen de!

9 Nisan 2010 Cuma

iyiyim

Dün geceki kötü deneyimden sonra sakin bir gün...

Mehtap'ın kahvaltıyı her gün farklı yapma önerisine istinaden, bugün;
  • "1 tatlı kaşığı (evde kaynattığım sütten elde ettiğimiz) kaymak,
  • 1 tatlı kaşığı keçiboynuzu pekmezi (tavsiye ederim: NİVAL marka keçiboynuzu pekmezi: süper ötesi... eskiden çocuklar ağzına sürmezdi, şimdi eve pekmez almaya yetiştiremiyoruz!)
  • 1 dilim ev yapımı çavdarlı, tam buğday unlu ekmek
  •  ve yeşil çay 
ile harika bir kahvaltı yaptım, keyiflendim.

Sabah Leslie'nin başka bir videosu ile spor yaptım.
"3 mile weight loss walk: kilo kaybı için 3 millik yürüyüş hafiften başlayıp tempo hızlanıyor 2.milinde diğer yürüşçülerden mary kay hareketleri yaptırıyor en hızlı bölümü 2.mil kilo vermek isteyenler,bu yürüyüşü yapabilirler." diyor açıklamasında... (ilk mil ısınma ve tempolu yürüyüş, 2.mil çok hızlı lower body ağırlıklı, 3. mil ise ellerde hafif ağırlıklarla daha çok upper body için)

Gerçekten, 2. mil çok hızlı... Mary Kay* süper. Kilolu haliyle bile çok dinamik.

  • not: "Walk Slim-Fast Start" ve "3 Mile Weight Loss Walk" videoları (ki Mary Kay de bunlarda yürüyor) ilk zamanlarda çekilen videolarmış. Dün tüm videolara şöyle bir bakıyordum... "Muscle Mile One" videosunu açtım,  Leslie'nin arkasındaki kadın tanıdık geliyor :))  ama acaba dedim.. Dikkatli bakınca, aynı uzun kol ve bacaklar ve beden duruşu ile O! Sonra  Leslie de tanıttı zaten, Mary Kay! Nasıl zayıflamış kadın ya... Neredeyse -ekrandan göründüğü kadarıyla- Leslie'nin beden ölçüsünde... Süper motive oldum! Başka şeyler de yapmıştır belki ama ben bu videoların çok işe yaradığına ve düzenli yapılırsa kesin sonuç getireceğine inandım.
Birazdan "Shortcuts Lower Body" videosu ile günü tamamlayacağım. Kendi adıma 100% söyleyebilirim ki; bir diyette spor, egzersiz yoksa, o diyet fiziksel olarak başarıya ulaşır gibi görünebilir ama ruhsal olarak asla!

Kısacası, dünün izleri silindi.  Bu acı tecrübenin önümüzdeki günlerde karşımıza çıkması muhtemel krizler için "caydırıcı" olarak rehber alınması dileğiyle...

iyi geceler...


bu neydi şimdi?

Elinde kolonya şişesi, şaşkın şaşkın oturuyor koltukta:

-bu neydi şimdi?


Tüm gün harika geçmiş, sabah-öğle-akşam-ara öğünler tam planladığı gibi, hatta daha iyi... Sıvı alımları, hareket durumları da süper. Akşam yemekten sonraki çay saati krizinde de vukuat yok, harika!

Günün sıradanlığını bozan tek olay, çocukların ne zamandır istediği "z.yağlı sarma".

Epeydir soruyorlar diye hep aklındaymış aslında... Bugün işten erken de gelince; içini yapmış, yapraklarını hazırlamış, akşam yemeğinden sonra da oturmuş sarmış. Aslında bu aşamada başlamış sakatlıklar ya, hadi neyse... Esas kuyruğun koptuğu zaman, sarmaların servis tabağına alındıkları zaman olmuş:
  • "o pişmiş mi, bu çatlamış kimse yemez, şunun yaprağının rengi nasıl da sarı, bu da kalem gibi..." derken 3-4 tane (yoksa 5-6 mı?) sarma götürmüş,
  • hatta sarmaya hazırlık aşamasında ve sararken de "tadı nasıl, tuzu ne âlem, çok mu diri?" şeklinde sıralanan sebeplerle de yarı çiğ haldeki içten tırtıklamış,
  • bu sebeple içi bayıldığından; "bastırmak için ne yesem?" diye düşünmüş, gözü fıstığa gitmiş ama fıstık yememek için, çekmecede bulduğu 1 avuç kadar "bayat" sarı leblebiyi götürmüş,
  • tüm bu faaliyetlerin üzerine, "+ -" hesabı yapıp, yediklerini nötrler diye bir umut 5'i bir yerde diye tabir edilen bitki çayından koca bir bardak içmiş,
  • arkasından Leslie'nin "shortcuts: lower body" videosundaki yer hareketlerini yaparken 30 dakikanın sonunda iyice karışan midesi daha fazla dayanamamış ve isyan etmiş,
  • midesinin, kendisine yapılan bu çöplük muamelesine haklı isyanı neticesindeki reaksiyonu ile rahatlamış ve fakat biraz da kafası karışmış...
Bu reaksiyonun tamamen "ben çöplük değilim!" tepkisi olduğuna, asla ve asla psikolojik bir durum olmadığına inanmak istiyor. Hatta inanıyor.

Buna rağmen, dün yazdığı tüm methiyeleri ve alkışları geri alıyor!


* * *

Aslında leblebiden sonra, kutudaki badem ezmeleri de bana bakıyordu ama büyük bir irade göstererek(!) yemedim! 2 kere kutunun yanına kadar gidip, sonra "Yarın sabahki kahvaltında tatlı var, o zamana sakla arzunu!" deyip kendime, uzaklaştım oradan...
O an başımda olan aklım, diğer zamanlarda nereye gitmişti bilmiyorum ve hâlâ soruyorum:

Sahi ya, "neydi bu şimdi?"...

7 Nisan 2010 Çarşamba

erken tebrik

Bugün yemediğim;

  • ikindi çayındaki, çiftlikten gelen "otlu börek",
  • akşam yemeğindeki "mis kokulu şehriyeli pilav",
  • gece çayının yanındaki "sütlü nuriye"

için kendime kocaman alkışşş...

ve;

  • sabah 45' leslie ile yürüdüğüm,
  • bugünkü yağmura rağmen; çarşı-ev-çarşı-ev arasındaki mekik dokumalarımda araba kullanmayıp, yürüdüğüm ve yaklaşık 45 dakika ekstra hareket ettiğim,
  • geceleri yatmadan en az 30' yer hareketleri yaptığım,

bitmedi;

  • sıvı alımına azami dikkat ettiğim, su şişem ile bütünleştiğim, bitki çaylarımı, metabolizma çayımı ihmal etmediğim,
  • ara öğünlerimi atlamadığım, dışarıda olsam bile "2-3 kayısı, birkaç badem ile ara öğün molası" verdiğim,

için de tebriklerimi sunuyorum kendime...

"Daha dur, 3 gün oldu" diye düşünülebilir ama -genellikle-diyetimdeki ilk 3 günün gidişatı, gelecek günlerin de habercisi olmuştur benim için. Bu sebeple, bu sefer tuttu diye bakıyorum olaya ve "alkışşşşşşşşşş" diyorum...

6 Nisan 2010 Salı

15 gün

Dün itibariyle 2 haftalık "Mehtap Programı"na başlamış bulunmaktayım.

Listede neler var, burada, "Önce Sağlık" etiketli yazılarda...

Ne yok veya nelere dikkat ediyorum, aşağıda:

  • İlk 15 gün bu listelere kayıtsız şartsız uymam gerekiyor. Hiç ama hiç kaçamak yok. Hiççç...
  • 3 ana ve 2 ara öğün var. Akşam yemeğinden sonra sadece yeşil çay veya bitki çayı veya su içiyorum. Bu benim için eziyet aslında. Ama neyse ki geçen haftaki detoksta bir parça alıştım bu duruma, şimdi de krize girmeden devam etmek için dua ediyorum...
  • Salatama sadece 1 tatlı kaşığı yağ koyma hakkım var. Limon, elma sirkesi veya nar ekşisi kullanabiliyorum (Günlük toplam yağ hakkım 2 yemek kaşığı imiş).
  • Hareket , hareket, hareket...
  • Bol sıvı: öncelikle 8-10 bardak su. Sonrasında makul ölçüde bitki çayları.
  • Tuz YOK VEYA ÇOK AZ.
  • Tatlı krizimin tutmamasını umuyorum ama tutarsa; 1 ara öğünde meyve yerine, 2 adet kayısı yiyebilirim sanırım...
  • Sebze yemekleri: ilk haftalarda, kisi basina 1 kasik yağ ile pişecek.. havuç, pancar, patates, bezelye, pirinç, bulgur eklenmeyecek.
  • Sebze olarak; "bruxel lahanasi ve cok olgun domates de yok" demiş Mehtap.
  • 3 hafta TARTILMAK YOK!
Sabır ve kuvvet diliyorum, bu yoldaki herkese...

5 Nisan 2010 Pazartesi

kendime rest çekiyorum

Bu sabah ilk işim, malum "ayın 4'ü rutini" için gecikmeli de olsa, tartıya çıkmak oldu.

Biraz korku vardı, yok diyemem.

Geçen ay "pas geçmiş" biri olarak, bu ay hiç olmazsa vicdanen iyi bir şeyler görmeli tartıda. Tamam dibe vuruşlar iyidir... Ama, bundan alacağı güçle yukarıya esaslı bir çıkış yapanlar için iyidir. Yoksa, her daim diplerde gezinirsen, boğulur gidersin.

Biz de kuvvetli bir çıkış yapamasak da, hepten de dipte olmadığımızı gösterdik: 96,3 kg.

Geçen ay pas demiştim ya, 98'i gösteriyordu ekran.

Dolayısıyla, -1,7 kg.

Çok değil belki ama az da değil... Yaptığım kaçamakları ben bilirim, bu yüzden güzel bir sonuç :))

. . .

Şimdi, bugünden itibaren ne yapacağıma karar vermem lazım.

Daha evvel de söylediğim gibi, Sevgili Mehtap'ın önerdiği program ile devam etmek istiyorum. Bunun kesintisiz olmasını da ayrıca arzu ediyorum. Yani bugünden başlayarak;
  • 5 Nisan-17 Mayıs arasında, 6 hafta kesintisiz yapmam lazım ilk bölüme ait listeleri,
  • sonra (isteğe bağlı) bir veya birkaç (hafta veya ay) koruma,
  • devamında metabolizma canlandırmak için, 3+1 haftalık listeler,
  • en sonunda da kalori hesabıyla, kontrollü serbestlik dönemi...

22-25 Nisan arasında muhtemel bir gezi sebebiyle, programın sekteye uğrama ihtimaline rağmen,

ertelemiyorum
ve bugün
Mehtap'ın 1. Hafta Listesi ile (15 günlük)
başlıyorum.
. . .
-Sabah evden çıkmadan metabolizma çayımı kaynattım, ev mis gibi tarçın ve karanfil koktu yine :)) Çeşit ekmekler ve diğer eksikler için de akşam alışverişe gidilecek.
-Yürüyüş aksatılmayacak.
-Su 2 lt. ve bol yeşil çay tüketilecek.
-Şu anda (ve bundan sonra da) bir arkadaşın doğumgünü sebebiyle masama gelen tabaktaki pasta ve kurabiyelerin tadına bile bakılmadan, arzu edenlere ikram edilecek.
-Gardroptaki tüm 48'ler kaldırılacak.(Atmayalım. İyi olanlar yıkanıp, ayrılıp belediyenin "Hayır Çarşısı"na bırakılabilir.)
-46 alt ve 44 üstlere yer açalım. (En kısa zamanda da şu alt beden üst beden farkını kapatma çalışmalarına başlayalım!)
-Sene sonu yemekleri ve mezuniyet partilerine kıyafet arayışları için şimdiden çarşı gezmeye başlayalım:)
-Saçıma da yaz için farklı bir şeyler yaptırmalı...

. . .

Neyse, kaptırdım gittim...

Kesiyorum!

Fazla konuştum. Aylardır sadece konuşuyorum zaten!

"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" demiş eskiler... Bunun için de, siz yazdıklarıma bakmayın. Gelecek ay "tüm bu sözler yansımış mı kilo verme tablosuna?" buna bakın...

Değilse de, bir daha buraya uğrayıp zamanınızı harcamayın bence!

1 Nisan 2010 Perşembe

nisan


Şu saatlerde dışarıda "işte bahar" dedirten bir hava var. Kuş seslerine, bahçede ders yapan çocukların cıvıltısı karışıyor. Öğleden sonra güneşi odayı doldurmuş, sıcacık ama bunaltmıyor. Hele de nisan yağmurları başlayınca, değmeyin keyfime :))




* * *

Bugün detokstan sonraki ilk normal kahvaltımı yaptım. Canım uzun zamandır, ama epey uzun zamandır haşlanmış yumurta istiyordu ne hikmetse... Halbuki çok sevmem, midemi de rahatsız eder bazen. Ama bu isteğe kayıtsız kalmadım, "demek ki vücudum istiyor" dedim ve yedim. Hiç de dokunmadı.

Bazen gerçekten de vücut sinyal verebiliyor. Mesela -evde kendim yapmazdan evvel- yoğurt da çok sevmezdim. Meyveyi de öyle aman aman aramam. Fakat bazı günler canımın deli gibi yoğurt istediğini ve kaşık kaşık yediğimi veya koca bir meyve tabağını silip süpürdüğümü de bilirim.

Demek ki vücut kendi kendini temizlemeye programlı aslında. Yeter ki, verdiği sinyalleri dinlemesini bilelim...

* * *

Tartılmaya 3 gün kaldı.

Geçen ay "pas" demiştim. Bu ay öyle bir lüksüm yok. Takke düşecek, kel görünecek.

Neyse ki, son bir haftada şu detoksla biraz toparlanma sağlandı. Şimdi 3 gün dikkat etme modunda gidip -ki yarın 3 günlüğüne seyahate çıkacağım için, ne kadar dikkat edebilirim, bilmiyorum- tartı gününe en azından vicdanen rahat girmek niyetindeyim.

Sonrasında, yani 5'inden itibaren, yepisyeni bir azim ve kuvvetle burada olacağım. İnşallah!

İçinizin fıkır fıkır olduğu,
kiloların tıkır tıkır gittiği,
kıpır kıpır bir nisan diliyorum herkese...