29 Aralık 2011 Perşembe

17/90


Öğleyin doya doya tavuk yedim. Evde bilimum baharatlarla pişirip, tupperware'dan aldığım yemek termosumla işe getirdim. Yanına salatbardan karışık salata aldım; yağsız ama limonlu. Yoğurdu ara öğün olarak yiyecektim ama tavuk çok baharatlı gelince yoğurttan 1 kaşık alayım dedim, zaten küçücük kaseydi, baktım bitirmişim :)

Akşam 6 olduğunda hâlâ toktum ama öğün atlamayayım diye kıymalı ıspanak yedim 1 tabak.

Evdeki sütü henüz bitirememişken, sütçümüz artan sütünü de bırakınca bugün; evde süt bolluğu oldu. Ben de eski sütü değerlendireyim diye "bademli muhallebi" yaptım. Şekerini de az koydum, çünkü "protein günü" diye ben de yiyebilirim diye düşündüm. Kendime çok küçük bir kasenin yarısını doldurdum.

Saat 20:00 gibi, günün son öğünü olarak bu muhallebiyi yedim; yanında yeşil çayla... Fakat saat 22:00'de işlerimi hâlâ bitiremediğim içim (yılbaşı için eve ve hediye edilmek üzere arkadaşıma pasta yapmak için pandispanyalarını hazırlıyordum) taze sütten bir nescafe ısmarladım kendime. Aslında nescafeyi bırakalı çok olmuştu; filtre kahve ve Türk kahvesi içiyordum uzun zamandır ama eşimin getirdiği yeşil kapaklı nescafeyi (nescafe green blend ) de merak ediyordum. Denedim, beğendim. Sanırım bir süre takılacağım bir kahve türü buldum kendime; tabi Türk kahvemin yeri ayrı...

90 Gün Diyeti: Analiz 2


Tabloları yeniledim.




İlk 2 perioda oranla giden kilo ve yağ daha az. Bu da normal diye düşünüyorum. Diyetlerin ilk haftası, tartıda mutlu eden sonuçlar verir hep; çünkü en son yerleşen fazlalıkların gönderilmesi kolaydır. Diyetisyenlerin açıklamalarının bu yönde olduğunu duymuş ve okumuştum. Bu sebeple, 2 hafta bitimindeki 3 kg. kayıp bence gayet iyi... Su kaybının olmaması da ayrıca güzel...

Bu programla ilgili henüz tam oturtamadığım eksiklikler var kafamda. Hâlâ okuyorum, araştırıyorum. Mesela geçen gün kitaplığımdan Ahmet Maranki'nin kitaplarını alıp karıştırdım. Bu sistemle örtüşen noktaları var. Sevindim, çünkü kafama takılan noktalarda başvurulacak ya bir "bilirkişi" veya "basılı bir kaynak" olmasını önemsiyorum. Kısacası; bu aralar beslenmemi , 90 Gün Diyeti çerçevesine alıp, mantık süzgecimden geçirdikten sonra şekillendiriyorum. Hâlâ yazamadım listelerimi, başlıkları açtım ama içleri dolmadı, bekliyor.

İlk 29 günü bitirip, su gününü de geçtikten ve değerleri aldıktan sonra; "eh artık, bi zahmet" spora başlarım diyordum kendime. Ama bu tablodan sonra, beklememeye karar verdim. Dediğim gibi hafif esneme hareketleriyle de olsa başlamalıyım.

Ennn güzel giden bölüm "su içme"... Günlük 2lt.yi çoğunlukla aşıyorum. Tek zorluğu, iş yerinde tuvalete taşınma sıkıntısı! Ama yapacak bir şey yok!

Bu hafta pek çok çeldiriciye "hayır" dedim. Arada kaçanlar da oldu ama sınırlı sayıda... Yani genel olarak "ruh durumum" da çok iyi... O benim bilindik "çok kararlı" hallerimi yaşıyorum bu aralar; maşallah diyeyim!

2012'ye böyle girersem, hep böyle gider mi acaba? Deneyelim, görelim :)




28 Aralık 2011 Çarşamba

16/90

4. Periotta son gün: Meyve/Vitamin Günü

Sabah : 1 yeşil elma, 1 büyük havuç, 1 demet maydanoz (katı meyve presinde) suyu + 1 çay kaşığı z.yağ ilaveli (havuçdaki A vitaminin emilimi için)

Öğle 12:00 ye kadar bir şey yok, zaman olmadı.

12:00 gibi 1 muz, 1 avıç çiğ badem.

14:30 sade Türk kahvesi, yanında 2 kuru incir ve 4 badem.

Akşam üzeri 1 bardak taze meyve suyu (portakal ve mandalina).

Gece de az pişmiş; tarçınlı, bademli elma.

* * *

16 gün bitti. Yarın tartı günü.
Hayırlısı!



27 Aralık 2011 Salı

15/90

Karbonhidrat Günü.

Bu dördüncü karbonhidrat günüm. Her seferinde; domatesi bolca sosla pişmiş, az sarımsak ve baharatlarla da zenginleştirilmiş 'kepekli makarna' hayal ettim öğle için. Ama bir türlü az uzaktaki markete gidemedim. Yakındakinde satılmıyor çünkü...

Ben de buzlukta bekleyen ince hamurlu, sebzeli pizzayı çıkartıp folyoya sardım, işe getirdim. Öğleyin kantinin tost makinesinde ısıtacağım. Yanına da -havuçsuz, yağsız- salata alırım salatbardan. Uygun seçim diye düşünüyorum.

2 saat sonra 1 meyve olabilir.

Akşam için önerilen 'bir dilim sade kek veya 3 parça kurabiye + 3 parça bitter çikolata' seçeneği var kafamda! Fakat; ne kadar tatlı seversem seveyim, 'fazla tatlı' bir öğün oluyor bu şekliyle... Kek yerine Halk Ekmek'de satılan "fındıklı, üzümlü, baharatlı" mini ekmek daha uygun olabilir. Tabi yanında yeşil çay ile...

İnşallah!

26 Aralık 2011 Pazartesi

14/90

Nişasta Günü.

Sabahın 6.30unda, çocukları okula geçirdikten sonra, öğle için yemeğimi pişirdim; patates, havuçlu sebze yemeği... İçine 1 avuç da bulgur attım. Öyle tok tuttu ki, öğleden sonra için yanımda götürdüğüm muzu yiyemedim.

Akşam için de ayırmıştım aynı yemekten. 1 tabak yiyince aslında yetmişti ama çorba çok güzel koktu! 1 dolu kase bol tahıllı, domatesli çorbayı o yemeğin üstüne içince çook geldi; hem karnım şişti çok, hem de gereksiz içtiğim bu çorbadan dolayı kızdım kendime.

1 saat kadar sonra da, öğle yiyemediğim muzu yiyince "tamam oldum".

Grrrrrr!





25 Aralık 2011 Pazar

atalet


Kişisel ataleti yenmek: Sizi durduran ne?
Kısa boylu ve zayıf bir genç yanında duran uzun boylu ve iri yapılı kuzenine dönerek “ben senin yerinde olsam, dünya ağır siklet boks şampiyonu olurdum” dedi. Bunu duyan kuzeni dönerek şu cevabı verdi: “Seni dünya hafif siklet boks şampiyonu olmaktan alıkoyan ne?”

Hepimizin, fıkradaki genç gibi, kendi şartlarımızda elimizden gelenin en iyisini yapmak yerine, “başkalarının yerinde olsaydık” neler yapacağımıza odaklandığımız zamanlar olmuştur. Bizi böyle düşünmeye yönlendiren nedir?

Başarmak istediğiniz bir hedefi düşünün. Bu hedef ayda 3 kitap okumak, sigarayı bırakmak, aylık faaliyetlerinizi raporlamak ya da üniversite sınavını kazanmak olabilir. Hedefinize ulaşabilmek için neler yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Bu yapmanız gerekenleri niçin yapmanız gerektiğini de biliyorsunuz. Isterseniz nereden başlayabileceğinizi ve işleri nasıl yapabileceğinizi de biliyorsunuz. Yapmamakla neler kaybettiğinizi, yaparsanız neler kazanacağınızı da biliyorsunuz. O işi yapmayı istediğinizi de düşünüyorsunuz. Ama yine de yapmıyorsunuz. Bir türlü ilk adımı atamıyor, eyleme geçemiyorsunuz. Yada eyleme geçtikten sonra yarı yoldan vazgeçiyorsunuz.

Hiç düşündünüz mü; sizi durduran ne?

Sizi durduran “atalet”tir.


Atalet fizik biliminde “eylemsizlik hali”, kişisel gelişim terminolojisinde “amaca yönelik eyleme geçmeme” demektir. Onlarca kişisel gelişim kitabı okuduğu halde, o kitaplarda anlatılanları uygulamayanların sorunu atalet içerisinde olmalarıdır. Yıllardır başarılı olmak için hayalller kuran, hedefler koyan, planlar yapan ama bir türlü ilk adımı atamayan kişilerin sorunu da atalet halinde yaşıyor olmalarıdır.

“Ataletli” insanları nereden tanıyabilirsiniz?


Atalet halinde yaşayan kişiler genellikle yavaş hareket ederler. Tembellik, yılgınlık, yeis, miskinlik, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hareket etmek, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmemek, bezginlik, sevksizlik karakteristik özellikleridir. Görevlerini yaparken sık sık işleri erteler, mazeret beyan ederler. Hayata bakışları sitemkar, umursamaz, reaktif, kötümser, eleştirel ve kaygılıdır. Bu nedenle de yaşama seviçleri ve hayat enerjileri çok düşüktür. Onları çağırdığınızda genelde başlarını kaldırmadan kaşlarını kaldırarak size bakarlar!

Türkiyede en yaygın kişisel atalet örnekleri nelerdir?


Yaptığımız bir ankette katılımcılardan “yapmamanız gerektiği halde yaptığınız ya da yapmanız gerektiği halde yapmadığınız 3 şeyi yazar mısınız?” diye sorduk. En çok gelen 10 cevap şunlardı: Yabacı dil öğrenmemek, kitap okumamak, sigarayı bırakmamak, düzenli spor yapmamak, ailesine ve coçuklarına yeterince zaman ayırmamak, deprem önlemleri almamak, TV’ aşırı düzeyde seyretmek, tasarrup yapmamak veya çok israf yapmak, fazla kilolardan kurtulmamak, yaptığı günlük veya yıllık planlara uymamak.

Insanlar neden eyleme geçemezler? Neden atalet halinde yaşarlar?

Bu sorunun cevabı kişilere göre değişmektedir.
Bununla birlikte temel nedenler şunlardır:

Hedef yokluğu, iç disiplin (irade) zayıflığı, kısa vadeli düşünmek ya da uzağı görememek, alınganlık ve pasif direnç duygusu içerisinde yaşamak, motivasyon yetersizliği, negatif kurum kültürü, konformist ve hedonist bir dünya görüşüne sahip olmak, başarısızlık korkusu, standart ve kriter algısının olmaması, öğrenilmiş çaresizlik duygusu, hedefin gerektirdiği asgari yeterliliklere sahip olmamak, zaman kullanma bilincinin olmaması, objektif bir performans değerlendirme sisteminin olmaması, yanlış yorumlanmış kadercilik anlayışı, açık değil imalı iletişim kültürüne sahip olmak, sert gerçeklerle yüzleşme cesaretine sahip olmadığı için bu tür verileri görmezden gelmek vb.

Atalet halinde yaşayan kişiler ikiye ayrılır:
1. Iç disiplini ve motivasyonu zayıf olduğu için hedeflerinin gereklerini yada görev tanımlarında
yazanları yapmak için harekete geçemeyenler.

2. Aşırı iş yükü altında boğuşmaktan önemli işlere öncelik veremeyenler. Bu kişilerin sorunu kişisel organizasyon sistemlerinin yetersiz olmasıdır.

Ilk grup tembel ve iradesiz, ikinci grup gayretli ama metotsuzdur. Ataletin sonuçlarını yaşama açısından iki grup eşit durumdadır.

Insanlar ataletten neden kurtulamıyor?


Birinci neden, kişilerin atalet halinde yaşadıklarının farkında olmamalarıdır. Ikinci neden, kişilerin ataletin nedenini kendi içlerinde değil dışlarında arama eğilimine sahip olmasıdır. Üçüncü neden ataleti yenmek için de ataletten kurtulmuş olmanın gerekmesidir.

Ataletin oluşumu iki aşamada gerçekleşir. Birinci aşama, çevredeki değişiklikleri görmemek ya da yapması gerekenleri görememek (körlük) İkinci aşama, yapması gerekenleri gördüğü halde hiçbir şey yapmamak, ihmal etmek, üşenmek, ertelemek ve eyleme geçmemektir.

Ataleti ve kanseri tehlikeli yapan aşamalı şekilde oluşmalarıdır.

Şok değişimlere karşı kişiler, kurumlar yada toplumlar reflekslerini kullanarak harekete geçebilirler. Oysa tedricen (kademeli) oluşan değişimleri bünye tam algılayamaz. Bu durumun tipik örneği meşhur “ suyu ısınan kurbağa” deneyidir. Bir kurbağa sıcak suya direkt atılır. Yaşadığı “şok değişim”in etkisiyle kurbağa zıplayarak atıldığı kaptan çıkar. Ikinci denemede kurbağamız bu defa içinde oda sıcaklığında su bulunan bir kaba konur.

Kap bir ısıtıcının üzerine konur ve kurbağanın suyu ısınmaya başlar! Su ısındıkça kurbağa gevşemeye, rehavete ve atalete düşmeye caşlar. Suyun sıcaklığı “yakıcı” seviyeye ulaştığında kurbağa zıplayıp kaptan dışarı çıkmaya çalışır ama artık bacak reflekslerinin “çalışmadığını” görür. Ataletin insanı etki altına alma şekli de yaklaşık olarak böyledir.

Insanların hayat karşısındaki “duruşları” da kurbağınki ile pek çok noktada benzerlik gösterir. Pek çok kişi, ya hiç eyleme geçmez yada ertık eyleme geçmenin dahi sorunu çözemeyeceği noktada birşeyler yapmaya başlar.


Insanları eyleme geçme şekillerine göre 4 gruba ayırabiliriz:
1. Bilen ve yapanlar (profesyonelce başaranlar)
2. Bilen ama yapmayanlar (ataletliler)
3. Yapan ama bilmeyenler (amatörler)
4. Yapmayan ve bilmeyenler (baarısız kişiler)

Eğer 1. grupta yer almak istiyorsanız aşağıdaki “ipuçlarını” izleyebilirsiniz.
1. Ataletten kurtulmanın ilk adımı atalet halinde yaşadığını fark etmektir. Bu kadar yoğun ve yaygın olarak atalet içerisinde yaşadığımız halde atalet algılamamızın olmaması ataletlerimize kalıcılık kazandırmaktadır.

2. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in deyişiyle “Üşenmeyin, Ertelemeyin, Vazgeçmeyin”. Atalete düşmek istiyorsanız önce hedefler belirleyip planlar yapın, sonra da üşenin, erteleyin, vazgeçin!

3. Umutlarınızı yüksek sabit giderlerinizi düşük tutun. Atalete düşmek istiyorsanız umutlarımız düşük, sabit giderlerinizi yüksek tutun!

4. Geniş düşünün, dar başlayın, çabuk bitirin. Atalete düşmek istiyorsanız “dar düşün, geniş başla, geç bitir” tarzında çalışın!

5. Her alanda birşeyler öğrenin, bir alandaki her şeyi öğrenin. Atalete düşmek istiyorsanız her alanda yüzeysel birşeyler (“televole bilgileri”) öğrenin.


6. Panonuza şu soruyu yazın: Bugün yapmadıklarımın gelecekteki sonuçları neler olacak?

7. Hayatta başınıza gelen olaylardan daha çok, o olaylara verdiğiniz anlamların sizi atalete düşürdüğünü unutmayın. Önemli olan size neler olduğundan daha çok sizin nasıl biri olduğunuzdur.

8. Eyleme geçmek için mükemmel hale gelmeyi beklemeyin. Özellikle küçük işlerde kervanı yolda düzeltecek şekilde harekete edin.
 

Mümin Sekman

Alıntı  :    Genbilim (> > >)

13/90

Dün acıktım ben. 2-3 saatte bir meyve yedim ama yetmedi. Arada hep su içtim, başka şeylere saldırmayayım diye. Neyse ki, hasarsız bitti. 1 lokma dahî meyve dışına çıkmadım, tebrik ettim kendimi :)

Bugün Pazar. Ailecek buluştuğumuz renkli 'Pazar Kahvaltısı'na ben içinde sarı ve turuncu renklerin olduğu meyve suyu bardağımla katıldım. Ekmeğin kokusu, beyaz peynirin ve annemin yaptığı sele zeytininin duruşu, sucuğun cızırtısı; aklımı başımdan almaya yeltense de, kanmadım! "Tamam" dedim; "madem yoldan çıkmadın, ben de bu öğle yemeğinde sana hediye vereceğim". Nasılsa 'Protein Günü' bugün... Brunch gibi güzel bir kahvaltıyı kendime hediye etmek istiyorum. Ekmeğin kenarlarından (kendi yaptığım tam buğdaylı çavdar ekmeği)  çok küçük 2 parçayı ayırdım kendime. Yumurtalı, bol peynirli, zeytinli, yeşillikli ve hatta bir kaç dilim sucuklu bir kahvaltı; neden olmasın? Sadece bal, reçel, vs. yok. Hiç de problem değil! Önceki gün 'karbonhidrat' ve dün 'meyve' gününde aldığım şekerden dolayı, canım tatlı istemiyor zaten; depo dolu durumda!

Güzel bir tatil günü olması dileğiyle...

24 Aralık 2011 Cumartesi

12/90

Meyve Günü ile 3. periodun sonuna geldik.

Sabah 9.00'da içebildim meyve suyumu.

Bugün cumartesi ama annelerin tatili yok ki! Gerçi çocukların da öyle ya...

  • 8.00'de büyük oğlanın (1 numara) cilt doktoruna vermesi gereken tahliller için hastanenin lab. git. İşlemleri hallet, kan verme sonrası sonuçları bekleme (çocuk kursa yetişecek), doktor muayenesini bitirsin, eve dön..
  • Eve çıkmadan aşağıda bekle,  1 numara eve çıksın; kahvaltılarını bitirmiş ve hazırlanmış kardeşlerini göndersin.
  • 2 numarayı basketbola, 3 numarayı da dersaneye bırak, eve dön.
  • Kahvaltısını bitiren 1 numara hazırlanırken, sen de kahvaltını yap: meyve suyunu iç.
  • 1 numarayı derse bırak, hastaneye git. Lab.'dan sonuçları al, doktora göster, reçeteyi al. Bu arada "sistemde yanlışlık olmuş" diyen veznedeki kızı tekrar ziyaret et, yeniden işlem yapılmasını bekle.
  • Eczaneye git, reçetedeki ilaçlardan olanları al, olmayanlar için öğleden sonra tekrar uğramanı isteyen eczacıya "tabi ki" de...
  • Eve gel, evi biraz toparla, meyve+badem tabağı hazırla, ye, çık.
  • 1 numaranın kullanacağı nemlendiricilerin satıldığı bir başka eczaneye uğra, "nemlendirici+dudak koruyucu" kampanyasının sonuna yetiştiğini öğrenip sevin; 3 kutu birden al. Oradan basketbol kursundaki 2 numarayı almak için komşu ilçeye geç, çocuğu al, eve dön.
  • Öğleyin kursu biten 3 numarayı alıp karnını doyur. Özel derse bırak. Eve gel, meyve ye. Ev işlerinden en acillerine el at. Küçük oğlan pasta istemişti ama vakit yok, "ıslak kek" de idare eder. Fırın ısınmışken bir de peynirli poğaça olsun; ikindi çayına..
  • Öğleden sonra 1 ve 3 numaraları toparla, eve dönmeden eczneye uğra, sipariş ilaçları al, eve dön. Poğaça ve ıslak kek ile çay zamanı; mutluluk zamanı! Çocuklar yerken mutlu ol, sen de kuru kayısının içine koyduğun bademlerle çayını iç.
  • Ev işlerine devam, akşam yemeğini ayarla. "Acil" bakılması gereken mail için bilgisayarın başına geçmişken; "ütü de akşama kalsın" deyip, bloguna da post gir.
  • Akşam yemeği... Sonrası tempo bitti mi?
  • 19:00'da 1 numarayı futbola, 19:30'da 2 ve 3 numarayı komşu ilçeye yüzmeye götür. Eve gel, ütü yap, çocukları almaya tekrar çık. Hepsini toparlayıp eve dönüş saat 21:30-21:45
  • Spor yapmış çocukların vitamin ihtiyaçları: taze meyve suyu... Kaybettikleri enerjilerine takviye: çay+tatlı, vs.. servislerle geceyi tamamla...
  • Kendine son bir meyve tabağı hazırla : 2 kaşık suda tarçınla pişmiş 'ayva' tatlısı. Ye ve Mutlu Ol!
  • 'Baba' gece yarısına doğru şehir dışından döneceğinden, yarınki koşturmayı O'na devredeceğini düşün; daha da mutlu ol!

23 Aralık 2011 Cuma

11/90

Hem yoğun bir günün, hem de karbonhidrat gününün son saatleri...

Sınırları zorladım ve zorlandım... Acıktım, halsiz hissettim, yedim ama doymadım, doymayınca biraz daha yedim, bu sefer de çok kaçırdım, vs...

Neyseki yarın sadece meyve var; midem için rahatlatıcı olacağını umuyorum.

22 Aralık 2011 Perşembe

10/90

Nişasta Günü:

Sabah meyve suyumu içtim ama saat 10'daki meyvemi yiyemedim,  zaman olmadı.

Öğle için; havuçlu, patatesli kereviz pişirdim. İçine de bir avuçtan biraz fazla haşlanmış esmer pirinç ekledim. 1 küçük dilim çavdar da aldım yanına ama yarısını ancak yiyebildim.

Saat 16:00'da bir muz (ezilmiş, tarçın ve çiğ badem tozu ilavesiyle), yanında ise yeşil çay.

Akşam öğle ile aynı. Ekmeksiz.

Callanetics





video görüntüleri



before-after



kitabın içindekiler klasörü / sayfalar jpg formatında



* * *

Callanetics ile ilgili bilgi yazılarına;


buradan ve şuradan ulaşabilirisiniz.


Bu sayfadaki link ise çalışıyor ( > direk linke buradan > )


* * *

Slim in 6 ile ve Leslie Sansone ile ilgili sorular gelmişti; "nasıl ulaşabiliriz" diye... Yönlendirdiğim sayfalar yayından kalkmış, linkler de uçmuş! Zaman bulur bulmaz konu ile yeni ve geçerli yönlendirmeler yapacağım. Bu arada acil istekler olursa mail atabilirsiniz.

21 Aralık 2011 Çarşamba

9/90

Protein Günü ile devam.

Sabahları ne yediğimi yazmaya gerek bile yok aslında; çünkü hep aynı: meyve suyu ve meyve.

Bu öğle için evde hazır et yoktu işe getirebileceğim. Ton balığı da canım istemedi, geçen sefer de balık yemiştim. Bugün peynir, yoğurt yemek istiyorum. Bu yüzden; öğleyin kaşarlı, beyaz peynirli, boll maydanozlu ve siyah zeytinli 2 yumurtadan omlet ve bir dilim ince ev ekmeğim ile kahvaltı yapacağım.
Yanında çiğ ya da pişmiş sebze de olabilir.

Saat 16:00 gibi de 3-4 kaşık yoğurt yemeyi düşünüyorum.

Akşam yine protein ama öğle yemeğinden daha az ölçülerde...

Su 2 lt.yi de geçiyor bazen. Zaten istikrarlı su içmeye bir başlandı mı, vücut kendisi istiyor. Bazı günler su içmeyi unutan ben; şimdi susadığım için, istediğim için içiyorum. Bu da beni mutlu ediyor.

"Sporsuz olmaz! Sporsuz olmaz! Sporsuz olmaz!..."
Beynim böyle söylerken, vücudum ne zaman duyup da harekete geçecek; bekliyorum. Resmen bacaklarımın, kollarımın kısaldığını hissediyorum. Acilen - hiç olmazsa esneme hareketlerine - başlamam gerekiyor. Bunun için elimde videolar var. Sabah esneme ve sonra yürüyüş, akşam da "Callanetics" yapsam diyorum. Bu konu ile ilgili ayrı bir yazı da gelecek.


90 Gün Diyeti: Analiz 1

Tartılma işini ne zaman yapsam diye düşünürken, her 2 periotta bir tartılmaya karar verdim. Su gününden sonra, yani ayda bir tartılmaktı ilk düşüncem ama aralıkların açık olduğu zamanlarda ipin ucunu kaçırabiliyorum. Bu sebeple,  sabah heyecanla tartının üzerine çıktım.

Büyük hevesle aldığım ama yeme-içme düzenimdeki istikrarsızlık sonucu pek de randımanlı kullanamadığım "yağ-su-kas ölçer" tartım (ki bu tartıların güvenilirliğini kafamda hep sorgulasam da, "bilimsel bir araştırmada kullanılmayacağı için bu kadar titiz olmaya da gerek yok" sonucuna vararak içimi rahatlattım) bana güzel haberler verdi bu sabah:


Kilo kaybı güzel, bekliyordum az veya çok. Fakat korktuğum; yağ oranım aynı dururken, su oranımda düşüş olmasıydı. Yani, bu tür rejimlerde kaybedilenin "yağ değil, su ve kas" olduğu söyleminin gerçek çıkmasıydı. Çıkmadı! Kas aynı kalsa bile sevinecektim ki onda bile mini mini bir artış var;  bu iki periotta da "durağan yaşam tarzımda" hiç değişiklik yapmamış olmama rağmen...

Uyguladığım programa gelirsem; ilk periot tanışma ve alışmaydı. Kaynaklardan derlediğim bilgileri motamot uygulamaya çalıştım, imkanlar elverdiği ölçüde... 2. peritto biraz daha mantığım devreye girdi. Mini eklemeler veya çıkarmalar yaptım. (Detaylı listemi yazıyorum, bitince paylaşacağım). Bol su, arada sade kahve, açık siyah çay, yeşil çay içtim. Spor "hiç", ev ve işteki tempo "durağan" moddaydı.

Bu haftadan itibaren mantık ve eski bilgiler biraz daha işin içine girecek. Detayları yazacağım.

Neredeyse 1 sene ara verdikten sonra nihayet kendime gelebildiğim için, silkinip tekrar başlama gücünü bana verdiği için; Allah'ıma binlerce kere şükür...


20 Aralık 2011 Salı

8/90

Dün akşam karbonhidrat içerikli gıdaları (-lar ekine dikkat çekmek isterim!) listeye bağlı olmadan, kafama göre tükettikten sonra; bugün  Meyve Günü" ile midem huzur buluyor.

8:00 taze meyve suyu (greyfurt, portakal, mandalina)
10:00 rendelenmiş bademli 1 küçük muz
12:00 2 küçük trabzon hurması (rende bademle)
15:00 5 küçük kuru kayısı (bademli)
18:30 1 elma+1/2 ayva (suda çok çok az su ve tarçınla, kısık ateşte pişecek; sonrasında tarçın, vanilya ve badem rendesiyle tatlandırılıp soğuk servis yapılacak)


* 100 gr. bademi öğünlere bölüyorum. Rondoda da öğütebilirim ama özellikle şu pratik aletle un haline geldiğinden, hazmı çok daha kolay oluyor.


** Booolll su ve bitki çayı


Dünkü karbonhidrat gününden sonra sadece meyve ile gün nasıl geçer diyordum ama geçen haftaki meyve günü de iyiydi, bugün de gayet güzel, sorunsuz gidiyor. Odaklanınca oluyor galiba!


19 Aralık 2011 Pazartesi

7/90

2. Döngüde 3. Gün: Karbonhidrat Günü :))

Kahvaltı yine aynı; 8:00 civarı taze sıkılmış meyve suyu ve 10:00 gibi de 1 adet meyve. Bugün çocuklara erken kalkınca, oğlum da meyve suyunu bitiremeyince; mecburen meyve suyu saatim 1 saat öne çekilmiş oldu. Sonra da 9:00'da 1 adet muz yedim.

Ve günün ennn güzel bölümü. Bugün pizza yemeye karar verdim. Aslında evde yapacaktım pizzamı ama olamadı; zamansızlık, malzeme eksiği, vs... Sonunda dışarıdan almaya karar verdim ve 11:30'da öğle yemeğim için 1 adet çok ince hamurlu, sebzeli pizza söyledim. Yalnız ufak bir sorun oldu; en küçük boy pizzada ince hamur çalışmıyorlarmış (dominos da, little caesars da). Bu sebeple orta boy söyledim, birazını bırakırım dedim ama... Evet; doğru tahmin! Hem nefsim, hem mantığım öyle dedi, bırakmadım. Ama sorun; neden bırakmadım:
  1. Adı "orta boy" ama kendisi minyatür gibi olduğundan,
  2. Aslolan hamuru az yemek ise; bu ipincecik hamurun zararının olmayacağını düşündüğümden,
  3. "80-90  kilo olana da "küçük boy" pizza, 104 kilo olana da..." gibi bir uygulamayı saçma ve adaletsiz bulduğumdan...
 Aslında buraya kadar sorun yok, içim rahat.

Ama bir şey var ki mantığıma ters gelmesine rağmen yoksaydım; 
"karbonhidrat gününde pizza Ok ama peynirsiz olmalı"  kuralını boş verdim!

Dedim ya; evde yapsaydım, sadece domates sosu, baharat ve sebzelerle yapacaktım ve peynir olmayacaktı ama dışarıdan alınca çaresiz peynirli oldu. Sanırım hata yaptım. Kaç gündür sakin olan midem ekşiyor şimdi. Off! Geçen karbonhidrat gününü de iple çektim, sonra mide ağrısından sabahladım. Şimdi de ekşime. Galiba bu günü daha "sakin" bir modda karşılamalı ve uğurlamalıyım. Önceden planlar yapıp, bayram havasına sokunca; böyle oluyor! Buna da şükür diyelim; aman ağrımasın da...

Akşam için:
  • domates soslu, yağsız kepekli makarna yiyebilirim...
  • veya 1 parça kek / 3 adet kurabiye / 3 top dondurma seçeneklerinde biri de olabilir...
  • bunların yanında 3 parça  kadar bitter çikolata zorunlu... (çikolata ölçüsü bazı yerde 3, bazı yerde 4 parça; hatta 50 gr. diyen de var ama bu ölçü bana bile çok geldi!)

Peki içsesim soruyor şimdi:

Karbonhidrat; ekmek, tahıllar, kurubaklagiller, şeker ve şekerli gıdalar, meyve ve sebzelerde; yani et ve yağ dışındaki tüm besinlerde bulunduğuna göre,

 "akşam yemeği için listede verilen ve yukarıda sıraladığım seçenekler yerine, 1 kase az şekerli aşure yesem ne olur?"

* * *

"90 Gün: Kafana Göre Takıl" formatına doğru gitmekteyim bence...



18 Aralık 2011 Pazar

6/90

Nişasta Günü.

Kahvaltı: Taze sıkılmış meyve suyu (8:00) ve  1 meyve (10:00)

Öğle ve Akşam: Sebze ağırlıklı patates salatası (az yağlı), içine 1 avuç da esmer pirinç eklenmiş. (12:00 ve 18:00)

Gece: 1 küçük kase aşure (nişastalı kısmından :)) (21:00)

2 lt den fazla su, 1 sade kahve ve bitki çayı.



17 Aralık 2011 Cumartesi

5/90

2. perioda başladık hayırlısıyla...

Bugün Protein Günü. Dün akşam ev halkı balık yerken mıyıl mıyıl bakmanın acısını çıkartacağım, kendime balık ziyafet çekeceğim. :)

Öğle ve akşam aynı şeyleri yemek gerektiğinden bahis olunuyor ya; bu demektir ki, akşama da balık var. Bence sorun yok, hatta bayılırım. Fakat ben peyniri çok özledim, yoğurt da yemek istiyorum. Bunları hangi ara yiyeceğim peki?

:(

İşte burası, kurallarla içsesimin kesiştiği nokta!

Önce konu ile ilgili tüm derlediklerimi bir gözden geçireyim, sonra da 'canım içsesim'in nerede bana "DUR BAKALIM!" dediğini yazarım.

16 Aralık 2011 Cuma

4/90

4 günlük döngünün bugün son durağı: Meyve Günü

  • Güne sabah 8'de 1 bardak taze portakal suyu ile başladım.
  • 2 saat arayla 1 porsiyon meyve veya meyve salatası ile devam edeceğim.
  • Asitli meyvelerle tatlı meyveleri karıştırmayacağım.
  • 100 gr çiğ/kavrulmamış badem veya fındık tüm güne yayılacak şekilde meyvelere eşlik edebilir.
  • Saat 10:00 ve 14:00'de "kuru meyve+kuru yemiş" kombinasyonu düşünüyorum.

Dün öğleden sonra başlayan mide ağrısı tüm gece devam etti. Neyse ki sabah geçmişti. Midem de şaşırdı, ne yapsın! Ama yine de "Yeni beslenme düzeni ile ilgisi yok" diye düşünüyorum ve inanmak istiyorum.

15 Aralık 2011 Perşembe

90 Gün Diyet / İlgili Linkler

Aşağıdaki linklerde konu ile ilgili detaylı bilgi bulmak mümkün. Benim de faydalandığım kaynaklar bunlarla sınırlı...

* * *
İlk bulduğum Türkçe kaynak:


İlk bulduğum İngilizce site:


Sonra bunlar ki; ikisinde de detaylı anlatımlar var:




ve diğerleri:







"Burada" ise konu ile ilgili daha ciddi bir makale var. İki farklı "90 Gün" sistemi hakkında yazılmış bir makale bu...

'Bizim' 90 Gün Diyeti 'nin (The Differentiation Diet or 90-Days Diet) daha çok eksilerine vurgu yapıyor; "Dr. Oz's 90-Day Plan"ı  ile mukayese ederek, Dr. Öz'ün sisteminin daha mantıklı, değerli ve sağlıklı olduğunu söylüyor. (Dr. Öz'ün sistemi ile ilgili "burada" da bir yazı var.)

Haklı mı? Olabilir. Yazdıkları mantıklı en azından...

Fakat... Mantık şu an benim için devre dışı. Sert bir U dönüşü gerekliydi bana, kendime gelmem için... Şu an yapmaya çalıştığım da bu.

Önce bu 90 Günü bi bitirelim, sonra Öz'ün 90 Gününe de geçeriz, inşallah :)



3/90

Bugün 'Karbonhidrat Günü' :)

Aslında çok keyifli bir gün. Pizza, makarna, kek, çikolata serbest*... Daha ne olsun :)

* Serbest kelimesini iyi anlamak lazım tabii ki... Mesela "Pizza" dendiyse gidip de extravaganza yemiyoruz. Spagettimiz en masumundan domates soslu olabilir, Bolonez Soslu değil... Kek 1 parça (büyüklüğü konusunda fikrim yok), çikolata da "bitter" olmak durumunda...

Olssuuunn.. Yine de çok güzel. Mutluyum ben bugün :)



14 Aralık 2011 Çarşamba

2/90

Aslında olması gereken "tüm diyetler out, sağlıklı beslenme in"...


Ama ben koptum gittim. Bu yüzden de aldı başını gitti tartıda görünen rakamlar. Bunun böylece tespitini yapalım öncelikle. Her daim sağlıklı ve ölçülü beslenebiliyor olmak ne güzel ve büyük bir meziyet! Ben ve benim gibilerin sahip olamadığı... Bu yüzdendir ki; dönüp dolaşıp başa döneriz ya!


Neyse, dönelim bugüne.


Dediğim gibi benim duymadığım ama yabancı sitelerde eski tarihli yayınlardan da anladığım kadarıyla aslında yeni olmayan bir sistem bu "90 Gün Diyeti". Bir çeşit ayırma diyeti; hani şu meşhur "Montignac Diyeti" gibi (bir dönem çok revaçtaydı;  yemek tarifleri kitabını bile almıştım esas kitabın yanında:))


Türkçe olarak sadece bir yerde bilgi bulabildim burada

İngilizce kaynaklı bir kaç siteyi inceledim. En detaylı bilgiyi veren yer burası ve şurası

Eşimin yurtdışındaki iş arkadaşlarının eşleri yapıyormuş bu diyeti. İlk onlardan duydum. Önce ciddiye almadım. Merak da etmedim açıkçası, sadece her gün bir besin türünü yediklerini duydum. Aradan bir kaç hafta geçti, bu arada eşli tatile gelen iş arkadaşlarımızla bir akşam yemeğinde buluştuk. Nefis bir balık sofrasında, hanımlar sadece meyve salatası yediler; çünkü o gün "Meyve Günleri" imiş ! Kalan günlerde gözlemlediğim; sabahları sadece meyve yedikleri, sonrasında ise o günün "hangi tip beslenme günü" olduğuna bağlı olarak, yemek listelerini şekillendirdikleri.


Fakat özellikle birinde gözlemlenen "asabi hâl" de üzerinde durulması gereken bir konu. Aslında çok da kilolu olmadığı halde bu diyeti yapmasına mı bağlamalı bilmiyorum ama sinir bozukluğu olduğu, ara ara ağladığı ve eşinin de "sinirleri bozuk; diyetten" teşhisi koyması; bu diyete başlamayı düşünenlerin iyice irdelemesi gereken bir durum bence... Yani ÖNEMLİ RAHATSIZLIĞI OLANLARIN BU DİYETTEN UZAK DURMALARI VEYA DOKTORLARINA DANIŞMALARI önerilebilir.

* * *

Kendi programımı özetleyecek olursam;

31 Aralık Karbonhidrat Günü'ne denk gelsin diye, 13.12.2011günü başladım bu 90 Gün Yolculuğu'na.

İlk gün Protein Günü idi.
Bugün Nişasta Günü.
Yarın Karbonhidrat Günü (gerçekten de iple çekilecek bir gün:))
Öbür gün de Meyve Günü.

Bu döngü her beşinci gün baştan alınıp tekrarlanacak.

Her 29. günde ise sadece ve sadece "Su ve Şekersiz Bitki Çayı" var.

90 gün sürecek bu sistemde beslenme.

90 günün bitiminde, normal beslenmeye geçiliyor fakat bir 90 gün daha kahvaltıda meyve yenilmesine devam edilmesi öneriliyor.

Benim takvimim:




Diğer detaylar yarın...

13 Aralık 2011 Salı

90 Gün Diyeti / 1. Gün

Hiç duymamıştım.

Bu adda bir diyet olduğundan hiç haberim yoktu. Gerçi bu diyet deryasında çok doğal, her bir diyetten haberdar olunamaması. Bir de son 2 senedir "tüm diyetler out, sağlıklı beslenme in" modunda yaşayınca, diyet kültürüm iyice zayıfladı.

E, peki n'oldu? Diyet listelerinden uzak durunca, sağlıklı mı oldum?

Uzun hikâye... Sadece şunu söyleyip konuyu kapatayım: Hayatımda olmadığım kadar kiloluyum şu anda: 104.9!

Önce adını duydum, sonra yapanlardan dinledim ve izledim, sonra araştırdım, okudum ve nihayet bugün başladım. 90 Gün Diyeti'nde bugün ilk günümdü.

Tüm detayları anlatacağım. Yarın.

Merhaba yeni programım,
Merhaba yeni hedeflerim,
Merhaba 2012...




12 Aralık 2011 Pazartesi

Yeni Gözde: 90 Gün Diyeti


12 Aralık 2010...

"Döndüm ben"dediğim, bilmem kaçıncı kez "kararlı bir şekilde" başladığım tarih.

"Mutlu mesut" veya "tıngır mıngır" devam ederken, bir şey oldu. Şimdi hatırlamıyorum ama koptum işte... Sonra boşluk... Derken TV'de gördüğüm bir doktor; ilgi çekiciydi anlattıkları... İnanmaya razı aklımı ve ondan daha razı midemi çeldi; çünkü cazip geldi listeleri: "Karboksipunktur" denen tedavi yönteminden bahsediyorum.

Bir heves başladım. Üstelik 10 dakika bile sürmeyen seanslar için az buz yol da katetmedim. İyi de para verdim. Sonra ben sisteme alışmadım, sistem de benim gibi bir --------- ile uğraşamadı. Bir de bu arada -ne zamandır düşündüğüm ama hayata geçiremediğim isteğimi- gerçekleştirdim. Beğenilirdi yaptıklarım ama bir de profesyonelinden öğrenelim bakalım diye 4 haftalık bir pasta kursuna yazıldım. Oraya da iyi para verdim ve ulaşmak için az buz yol katetmedim. Sonuçta şimdi daha harika pastalar yapıyorum; hem katettiğim yollara, hem verdiğim paralara değdi. Ama "karboksipunktur" masal oldu! Hâlâ alacaklı olduğum seanslarım var. Bana bıraktığı "atalet" duygusu da bonusu oldu maalesef. Paraya acımıyorum, çıkacakmış demek ki; ama kaybettiğim zamana ne demeli. Bu sistemden sonra "tekrar başlama" yetimi kaybettim. Daha kötüsü umursamamaya başladım, kabullenmiştim artık; "ben böyleydim işte!"

12 Aralık 2011...

Tam bir sene sonra yeniden "geri dönmeye ve yeniden başlamaya" karar verdiğimi yazmak için buraya geldiğimde baktım ki; DEJAVU! Ama koskoca bir sene kayıp, o ayrı!

Bulduğum sisteme gelince; önce uygulayanlardan duyduğum, sonra internetten araştırdığım bir diyet modeli bu: 90 Gün Diyeti.

Çünkü;

Bana lazım olan, değişik bir sistemdi. Bilindik, daha evvel yaptığım olmasın; beni heyecanlandırsın ki uzun soluklu olsun istiyordum. Ne kadar sağlıklı olduğu da hiç ama hiç önemli değildi; çünkü ben zaten ipin ucunu kaçırmıştım. Biraz toparladıktan sonra, zaten neyi nasıl yapacağımı biliyordum. Önemli olan şimdi beni bu ölü toprağı serpilmiş halimden çıkaracak, yine hayaller kurdurup hizaya çekecek olan bir sistemin içine girmekti; gittiği yere kadar...

Yarın başlıyorum.