Cumhuriyetimizin 86. Yılı Kutlu Olsun. Yüce Ata'mızı, değerli asker arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi bir kez daha minnetle, saygı ve sevgiyle anıyoruz.
*******************
**************
Çarşamba sabahı tartıldım. Aslında rutin tartılma günüme daha vakit vardı ama hem 3 günlük detoksun sonucunu görmek, hem de yolculuk öncesi ne durumda olduğumu ve dönüşte ne durumda olacağımı net saptamak için "ara tartılma" yaptım diyelim.
Detoks öncesi 94,7 kg. (evet, son tartılmadan sonra bir +700gr. daha!)
Detoks sonrası 93,1 kg. (güzel:))
Güzel de, dönüşte ibrede "+" görürsem, kendime ceza vermeye karar verdim. Verdim de nasıl bir şey olacağına karar vermedim. Lütfen, lütfen eksilme olmasa bile aynı rakamı göreyim.. Pleeeesa!
Şimdi yolculuğa bu kilo ile çıktım..
Dönüşü yazacağım..
Şu anda otel odasında hareket saatini beklerken yazıyorum. İnternet yok, kısmetse eve varınca aktaracağım yazdıklarımı.
Kısaca beslenme düzenimi yazarsam:
Efendim; çarşamba sabahı kahvaltımda yine hayvansal bir ürün yoktu. 1 Küçücük dilim çavdar ekmeği, 6-7 adet annemin yaptığı kırma yeşil zeytin (şimdi tam mevsimi ve bu mevsim bu zeytinleri dört gözle beklerim), domates, salatalık, maydanoz ve ıhlamurlu bitki çayı... Midem de kafam da rahat!
Yolculuk kendi arabamız ile gerçekleşecek ve bu sebeple eşim kıtalararası gidecekmişiz gibi erzak depolamış, her zamanki gibi!
Çocuklara ve eşime ikram ederken, ben de; 1 avuç kadar şamfıstığı, 1 avuç kadar leblebi, 500 ml. bitki çayı, 2 adet müthiş ama müthiş un kurabiyesi (bunu bir ara denemeliyim: antep'ten gelen bu un kurabiyesinde tereyağ ve kristalize şekerin damağınızda bıraktığı lezzet ile beyniniz uyuşuyor resmen!)...
Bunlar arabadaki "ara öğünler"...
Öğle ikindi arası 1 porsiyondan az köfte (8-2), acı biber soslu... Sonra yine yolculuk ve 1 un lkurabiyesi ile 2 mandalina...
Akşam yemek yok, birkaç adet leblebi var...
Perşembe sabahı; yeşil çay, 1 dilim çavdar ekmeği, kaşarlı omlet.. Kahvaltıdan sonra 1 adet un kurabiyesi (kutu bitse de ben de rahatlasam!)... Arada 2 adet expresso... Biri sade, biri kremalı..
Bu arada, gittiğimiz 2. cafede, kahvenin yanında gelen incecik rulo yapılmış minik kağıt dikkatimi çekti..
Meğerse burada adetmiş, belki bizde de veya başka ülkelerde de yaygındır ama ben yeni gördüm, hoşuma gitti! Fincanın kenarına bir (onlara göre) "niyet kağıdı" koyuyorlardı. Bulgarca bilmediğim için eşimin asistanına çevirmesini rica ettim.
Benim fincanımdaki kağıtta yazan söz tam da benlik çıktı:
"Uzun yolculuklar bir adımla başlar."
(İçinde bulunduğum durumu bundan güzel anlatan başka söz şu anda aklıma gelmiyor)
Bu uygulama okuduğum bir hikâyeyi getirdi aklıma: Süper marketin birinde, kasada müşterilerin torbalarını doldurmaya yardım eden bir kişi, bir süre sonra müşterilerin torbalarına kendi hazırladığı ve üzerinde bir adet "günün sözü" yazılı kağıtları atmaya başlar. Bir süre sonra, o kişinin kasasında günün sözünden almak isteyen insanların oluşturduğu uzun kuyruklar oluşur...
Böyle bir hikâyeydi...
Nerede kalmıştım:
İkindi gibi çocuklar acıkınca pizza yemek istediler. Herkes pizza, ben ton balıklı salata yedim. Tabi eşimin "olmaz, illâ ki tadına bakacaksın" diye verdiği 2 lokma ve bir küçücük kenarı saymazsak...
Gecenin ilerleyen saatlerinde de 1 küçük adet baklava dilimi ve birkaç leblebi vardı...
Cumartesi sabahı tartılıp günah-sevap hesabı yapacaktım ki, o ne! Tartının pili bitmiş! Yani umuyorum öyledir, umarım bozulmamıştır, yeni piller gelince anlaşılacak.
Tartılamadım. Aldım mı, verdim mi, bilemedim! Böylece muhtemel bir cezadan da kurtuldum :)
Bu arada ayın 4'üne de çook az kaldı bu arada...Ya herru ya merru*
*Benim bu haliyle bildiğim ama "ya herro ya merro" veya "ya herrü ya merrü" versiyonlarının da bulunduğu bildirilen; itü sözlüğe göre "ya batar yada çıkar manasında kürtçe bir deyimdir" ve
"ingilizce'de "make it or break it" deyimine yakın anlam taşır"diye tanımlanan bir deyim/söz grubu...