14 Şubat 2007 Çarşamba

sevgi günü...



sevgimizi göstermek için kuşkusuz böyle günlere ihtiyacımız yok ama bulunan her fırsatın da değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum... bütün insanların sevgi günü kutlu olsun...

döndüm


merhaba,


pazar günü döndüm...gelir gelmez de, hemen bilgisayarıma sarıldım, yazdıklarımı size ulaştırmak için ama o da ne!!! İnternetim yok!!! Neyse efendim, keşfedildi ki, son fatura yatırılmamış! Bizim bütün faturalar otomatik ödemede olduğu için, bu ihtimal hiç aklıma gelmedi, hatta servis bile çağırdım, arızayı bulsun diye... Gerçek ortaya çıkınca, mahcup da oldum (:S)


...ve bugün internetime kavuştum :) İnsan rahata çabuk alışırmış. teknoloji de nasıl hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuş... kendimi boşlukta ve hayatla bağlantılarım kopmuş gibi hissettim, kimse bana ulaşamıyor, ben kimseye ulaşamıyorum... bu arada ben evden yürütüyorum işlerimi son zamanlarda, home office yaptım evde, dolayısıyla internet ayrıca önem kazandı...


altta okuyacaklarınız, tatilde sizin için yazdıklarım... ama oraya geçmeden önce kısaca raporumu vereyim: Tatil çoook iyi geldi, son zamanlarda olmadığı kadar çok dinlenebildim...Diyetim süper başladı(eee, der gibisiniz!)...Yürüyüşlerimi de yaptım güzel güzel... Ama son 5 gün eşimin yanımıza gelmesiyle (anladınız siz onu :)), biraz koptum olaydan... Günübirlik gezilerimiz oldu eşim gelince. E şimdi Bursa'ya gidip İskender yenmez mi veya Kestane Şekeri!!! Akşamları zaten benim için kaçamakların zirve yaptığı zamanlar... Kısacası son 5 gün yedim ama yürüyüşümü de yapmaya çalıştım...ve sonuç; dönüp tartıldığımda 97.4 ü gördüm. Sadece 700 gr. vermişim 15 günde! N'apalım,buna şükür...şu anda ne yapıyorum??? Diyet yapmıyorum, yürüyüş de...çünkü, bu hafta sonu sınavlarım var...dersler biraz kazık bu dönem... dikkatimi toparlayabilmem için, dinamik ve uyanık olmam için çay, kahveyi bolca tüketiyorum, onları da sade içemediğim için,yanında Allah ne verdiyse artık...
Pazartesiden sonra inşallah kaldığım yerden devam edeceğim...


hadi şimdi benim hikâyemi okuyun...


sevgilerimle





31.01.2007


Peki, postalayamayacağım, ama bu yazmamama engel mi? Hayır! Zaten diyetle beraber yediklerimi yazmaya başladım. Yediğimi, içtiğimi, hareketlerimi, vs… hepsini not alıyorum. (Hem de iki yere, blogla üç oldu!!!) Şimdi;


1. Karalama defterim: Bir tarafına, içimden geldiği gibi, çalakalem notlar aldığım büyük defterim. Bu defterin arka tarafına da diyetisyenimin notları ve randevu tutanakları geçirilir.


2. İyi Yaşam Günlüğü: 1 Ocak 2007’de kendime aldığım yeni yıl hediyem. Bu hem bir defter, hem de mini bir kitapçık. Diyetisyen Dilara Koçak hazırlamış. 365 gün boyunca; adım adım hedefinize yaklaşmanız için hazırlanmış “kilo verme&sağlıklı yaşama rehberi”… İlk geçen sene (sanıyorum 2000 adet) basılmış, hemen tükenmiş. Bu sene de sınırlı sayıda (galiba 5000) basılmış. Bu “Günlük”’ün beni cezbeden bir başka hizmeti de, üzerinde yazan “İyi Yaşam Günlüğü’nü alarak Eğitim Gönüllülerine destek oluyorsunuz! Teşekkürler.” yazısı oldu… İşte ben her gün buraya da notlar alıyorum. Çünkü bu günlük, benim verdiğim sözlerin belgesi.. Kısmet olur da 2008’in 1 Ocak’ını görürsem, bu defter her şeyin şahidi olarak karşımda olacak…


3. …ve blogum… Bana 2007’nin armağanı. Çok düzenli yazamadığımı biliyorum. Ama burada da paylaşmanın güzelliğini ve sorumluluğunu yaşadığım için, 2007 sonuna kadar devam edeceğim. Üstteki 2 defter de, sadece bana ait, onları sadece ben biliyorum, ben okuyorum. Yamukluk da yapsam, hesap soracak kimse yok. Ama blogumda bir şey yazdığım ve “Publish”’e tıkladığım anda, sorumluyum…



İşte böyle… İnşallah okumaktan zevk alınacak şeyler yazmak kısmet olur hep…





01.02.2007


Vaktiniz varsa, size (kısaca olması konusunda söz veremeyeceğim) hikâyemi anlatayım:


Ben de diğer pek çoğu gibi, kendimi hiç zayıf hatırlamıyorum. İlkokulda da, ortaokulda da bana kur yapan arkadaşlarım, kimsenin pek de yüz vermediği, silik tiplerdi. Bozulurdum. Çünkü yüzüm oldukça güzeldi ve daha iyisini hak ediyordum!!! Tabi oturduğumda ve yerimden kalkmadığımda vücudum da ortaya çıkmadığı için, daha hoş görünüyordum (bunu daha ileriki yaşlarımda, stajyer gittiğim okuldaki lise öğrencileri birbirine fısıldarken de duymuştum ) Biraz büyüyünce başladığım rejim serüvenlerim hep sürdü. 13 yaşlarındayken, bayram için alış-verişe gittiğimiz mağazadaki tezgâhtar kızla yengem arasındaki konuşmayı hayal-meyal (yaşım da çok küçük değilmiş ama bilinçaltım derinlere itmek istediği için olsa gerek) hatırlıyorum. Bedenime göre, yaşıtlarımın reyonundan bir şeyler uyduramadığımızı, yengemin kilomla ilgili bir şeyler söylediğini; tezgâhtar kızın da:” Olsun, daha yaşı küçük, aklı erince dikkât eder…” dediğini hatırlıyorum.


Ama hayır! Aklım erince de zayıflayamadım. Ha, evet, dikkat etmeye çalıştım ama hiçbir zaman incecik olamadım. Hep “balık etinde”!(çiroz değil ama torik!!!)


Her –bence- önemli olaydan önce sıkı bir rejime girer, istediğime yakın ölçülere iner, sonra başladığım noktanın da üzerine çıkarak devam ederdim..Üniversiteyi kazandıktan sonraki ilk 1 ayda ve evlendikten sonraki ilk 2-3 ayda aldığım +10’lar, en çabuk kilo depoladığım dönemler oldu. Her çocuktan sonra kalan +10’ar kilolar, yo-yo rejimlerle gitti gitti geldi…



Aralık 2005’e kadar, kesinlikle diyetisyenden yardım almayı reddettim. Çünkü onlardan öğrenecek çok fazla bir şeyim olduğuna inanmıyordum. Diyet konusunda o kadar çok okumuş, o kadar fazla materyal biriktirmiştim ki; neredeyse ben artık bir kitap yazacak hâle gelmiştim. Ama bu bilgilerin bana kalıcı fayda sağlamadığını tahmin ediyorsunuzdur. 103 kiloyu görüp, son bireysel diyetime başladım ve bu süreçte uyguladığım “İsveç Diyeti, Lahana Diyeti, Amerikan Kalp Vakfı Diyeti, 2 Günlük Şok Diyet, Kuşhan Diyeti, South Beach Diyeti,vs…” ile 7 ayda 85 kiloya indiğimde çok mutlu ve gururluydum. İşte yine başarmıştım!


Yaklaşık 1 sene sonra, tekrar 101 kg. olduğum Aralık 2005’te diyetisyene gitmeye karar verdim. Çünkü artık sağlık sorunlarım çıkmaya başlamıştı ve bir profesyonele ihtiyacım vardı! İlk randevuda – ukalalık için söylemiyorum- bana bilmediğim hiçbir şey söylemedi, hiçbir mucize formül de vermedi. Üstelik daha evvel duyduğum “diyetisyenler istediğin şeyleri yazıyor diyet listene, istediklerini yiyerek zayıflıyorsun” sözü de benim için gerçek olmadı, ben O’nun istediği listeyi uyguladım. Ama bana 3 şey kattı ki, bunun için kendisine teşekkür ederim. Bunlar yine bildiğim, okuduğum ama uygulayamadığım şeylerdi:

1- Düzenli aralıklarla (2,5-3 saatte bir) yemek .


2- Bilinçli ve Besin Gruplarını bilerek yemek.


3- Değişim Listeleri sayesinde, bunu yaşam tarzı hâline getirmek.


Bunları hepimiz biliyoruz, di mi? İşte bunları uygulayarak, haftada ortalama yarımşar kilo (ki bol bol kaçamaklarım oluyordu) verdim. Haziran 2006’da 88’ i gördüm ve o kiloda 4 ay kaldım. Ramazan sonlarında ise, büyü bozuldu ve ben Kasım-Ocak arasında yaklaşık 8-10 kiloyu başarıyla bloke ederek, 1. Diyetisyen Dönemimi kapattım!!!


Şu anda 98.1 kg. olarak, 2.Diyetisyen Dönemime başlamış bulunuyorum. Aslında bu diyetisyenli (çünkü verdiği listeleri uygulayacağım) ama diyetisyensiz (çünkü, kendisiyle son görüşmemiz üzerinden geçen sürede aldığım kiloları verip, en azından 90 olarak karşısına çıkmak istiyorum) bir dönem olacak…

İlk hedefim de, 88’e inmek. Ticker’ımı da ona göre ayarlayacağım.. Son hedef için ise kararsızım. Eskiden kilo-boy arasında 10 kilo fark olmalı denirdi. O hesapla benim 57 falan olmam gerekio ama kimse kusura bakmasın, ben asla o kiloya inemem, hortlak gibi olurum maazallah!!! Allah’tan şimdi, BKI diye bir şey var :)) Buna göre ben şu anda 35 BKI ile “Şişman” grubundayım.(Buna şükür, 39.9’un üzeri “Aşırı Şişman”:))


25 –29.9 arası “Fazla Kilolu” ve


18.6–24.9 arası “Normal”


Eğer 70 kg. olursam, BKI’m 25 oluyo ve “Fazla Kilolu” oluyorum!


Eğer 69 kg. olursam, BKI’m 24.7 oluyo ve “Normal” oluyorum.


Neyse, hele bir o günler gelsin, bakarız, di mi ama???


Kıssadan hisse; “mucize”/ “şok” laflarını duyunca kaçın, “İşin sırrı dengede” ve bu dengeyi kuracak ve sürdürecek sizsiniz. Sihir değil ama yukarıdaki 3 madde de çok önemli, inanın…


Sevgilerimle




14.02.2007


Yazdıklarıma baktım da, gerçekten işin sırrı dengede... Benim şu anda yaptığım dengesizlikleri yaparsanız; hem kilo alırsınız, hem midenizde hazımsızlık,şişlik, yanma, ekşime,vs. olur ve bir de üstüne vicdan azapları cabası... Doğru yol belli ama kim gidecek o yoldan???