18 Kasım 2009 Çarşamba

"olmaya devlet cihanda..."

Bugün zor bir gündü çünkü üzerinize afiyet sabah baş ağrısıyla kalkıp, tüm gün gittikçe artan bir ağrıyla çok yoğun ve stresli bir tempoda devam edip, akşamı zor yaptım.

Eve vardığımda çocukların yemeğini zor hazırladım... Böyle zamanlarda yaptığım, bir tülbenti az soğuk su ve çokça kolonya ile ıslatıp başımı bununla sıkmak (çok sıktığım için iki kere kaşımın üzerini kolonya-sanırım kalitesizdi- yakmıştı! neyse ki, iz kalmadı) ve uzanmaktır. Yine öyle yaptım, uyumuşum. Kalktığımda baş ağrısı yerini sersemliğe bırakmıştı...

Galiba bugün biraz evham da yaptım. Sabah kalktığımda sanki yutkunurken zorlanır gibi hissettim, üzerimde de bir ağırlık olunca ve tüm gün şu "H1N1 aşısına onay" üzerine velilerle çeşitli diyalogları dinleyince, "acaba"lar da fazlaşıyor kafada... Belki buna stres yaptım... Bol sıcak ıhlamur (elma, tarçın, karanfil, tane karabiber, adaçayı, kekik, limonlu) çok iyi geldi.. Bir de su kaynatıp soğuttum, içine tuz katıp, yatarken ve sabahları yine gargara yapacağız... Bir ara hem tuzlu suyla gargara yaptırıyordum evdekilere, hem de İsveç Şurubu veriyordum günde 2-3 kere... Çocuklar çok mırın kırın etmeye başladığından, ara vermiştim ama yine başlamak lazım...

Çocukların derslerini kontrol edip, nihayet onları yatırdıktan sonra, iki gündür hiç vakit bulamadığım blogları şöyle bir dolaştım... Ama hiç keyfim yok, çok oyalanmadan yatmak istiyorum. Dinlenmem lazım...

Bunları yazarken de aklıma Kanuni Sultan Süleyman ve meşhur sözü geldi:

"halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi..."
Uzunca bir zamandan beri, tüm dileklerim -herkes için- "sağlık" temennisi ile başlar. Önce sağlık, sonra huzur... Gerisi "kıymet bilen için" zaten gelir...