15 Kasım 2009 Pazar

sessizliğin düşündürdükleri

Eskiden çook eskiden, cumartesi özellikle de pazar günleri, " hele de okula giden çocukları olan aileler için" evde toplanılan günlerdi.

"Özel" pazar kahvaltısının ardından; tüm fertler tembellik yapma hakkını kendinde gördüğü için, gazete ve dergilerin ortalarda kalmasına, çocukların odalarının bir türlü toplanamamasına pek aldırılış edilmezdi.

Diğer aile üyelerinin rehavetinin yanında, annenin yaşam temposunda bir azalma olmadığı gibi aksine bir bir ivme bile söz konusu olurdu, o da ayrı... Hele bir de çalışan bir anne ise :(( Tüm hafta bekleyen ev işleri, yıkanıp ütülenecek çamaşırlar, ertesi gün için planlanan zeytinyağlıların yanında pazar günü için çocuklara özel "anne eli değmiş" bir şeyler hazırlama çabaları... Kişisel bakım veya kişisel gelişim veya eş-dost ilişkileri için ayrılması gereken zaman bunların dışında...

Neyse de, konu bu değildi aslında!

Konu, eskiden hiç olmazsa pazarları ev ahalisinin evde toplandığı idi...

Şimdi?

Herkes bir tarafta!

Çocukların kimi dershanede, kimi sporda, kimi özel derste... Sonra çarpraz olarak değişip; dershaneden çıkan spora, spordan çıkan özel derse, özel dersten çıkan dershaneye... gibi gün sonuna kadar üçlemeyi tamamlayacaklar.

Eş, bu trafiğin akışından sorumlu ulaştırma görevini "şehir dışında olmadığı sürelerde" üstlenmiş durumda...

Anne, üstte yazılan bildik ev işleriyle meşgul... Gazeteler ortalığa saçılmamış, hatta henüz ilk sayfa bile açılmamış... Odalar derli toplu...

Ama ev ıssız, sakin... Dışarıdaki tarfik gürültüsünün azlığı, bir de evi saran mis gibi kek kokusu da olmasa, herhangi bir hafta içi günden farksız... Yani hiç PAZAR GİBİ DEĞİL!

Pazar günleri kiminin de aklında "banyo, çamaşır ve biraz da "kaos" günü" diye kalmış... Bunu kardeşim, bazı arkadaşlarım ve bir köşe yazarının (ismini hatırlamıyorum) kendinden ve çevresinden verdiği örneklerden biliyorum... "Pazar'ları hiç sevmezdim..." diyordu o yazar bunları sebep göstererek. "Sevmezdim"... Acaba hâlâ aynı kanıda mı, o günlerle ilgili... O zaman için sıkıntılı gelen anlar, şimdi özlem yüklü olabilir mi, kimbilir?

Hayatın yüklediği yeni sorumlulukları, yeni görevleri, yeni rolleri elden geldiğince tam yapmaya çalışırken, ıskaladığımız tüm değerler ve bunların getirdiği boşluk duygusu ile geçmişe duyduğum özlem -belki de artık yaş icabı- gittikçe artıyor benim için... Özlüyorum!