25 Şubat 2010 Perşembe

yolculuk

Sabah işe gelirken, bir dosya aramak için dolabımı açtığımda buluştum onunla... Bir defter ve içinde föylere yerleştirilmiş kağıtların olduğu bir dosya. İkisi de KIRMIZI. Şöyle bir karıştırdım ama vakit yok, attım çantama, sonra bakarım diye... Şimdi bir kahve molası verip, sayfalarını çevirdiğimde kendimle gurur(!) duydum. "Bre bre bre... Ben ne çok emek vermişim teori boyutunda bu işe yahu!" diyerek çevirdim sayfaları. Aldı götürdü beni o sayfalar çoook eskilere...


devamı gelecek...

* * *

Deftere baktım da; kaç kere yeni bir tarihle başlangıç yapılmış, kaç tane giriş yazısı var, hepsi de "haydi, bu sefer olacak" diyen...

Sevgili diyetisyenime gitmeye başladığım zamana denk geliyor defteri tutmaya başlayışım:
  • Notlar almışım söylediklerinden, haftalık kontrollere gitmeden sorular hazırlamış, cevaplarını yanlarına notlar düşmüşüm...
  • Sonra çizelge yapmışım, yediklerim, yemediklerim, yaptığım sporu ve zamanına kadar yazmışım bu çizelgelere.
  • Çetele tutmuşum bazen; "meyve grubu (-1)" diye yazmışım mesela, 1 meyve hakkımı yemediğimi hatırlatmak için kendime...
  • İpin ucu kaçmışsa, kızgın suratlar çizmişim, fırça atmışım oradan da kendime...
  • Sonra... Sonra birden kesilmiş yazdıklarım, 2 boş sayfa ve arkasından "yeni bir sayfa" açılmış, aylar sonrasının tarihi olan ve klasik "olmadı, yeniden başlıyorum, hadi bakalım göreyim seni" içerikli bir yazı...

Üç sefer diyetisyenimle,
1 sefer akupunkturla ve
saymadığım kadar da kendi başıma bir şeyler yapmak üzere
başladığım yolculuklarımı anlattığım bu defter ve diyetisyenimin verdiği listeleri titizlikle föyleyip arşivlediğim kırmızı dosyam ile çıktığım anılara yolculuk böyle başladı işte...


Alıntılar yapacağım oraya yazdıklarımdan, notlarımdan ama kısaca şöyleyeceğim şudur kendime:

Ey blogger!

Demek bu iş, bu motivasyon işi "senin için" yazmakla çizmekle olmuyor. İstediğin kadar bloga yaz, deftere yaz, notlar al, düzgün arşivler yap... Eğer sen bunu kalbine, beynine yazmamışsan, nafile çabalıyorsun. Başarmış gibi görünsen de dönüp geldiğin nokta hep hüzün, hep hayal kırıklığı.

Tek bir iyi yanı varsa yazmanın; sonradan okuduğunda, "yine yeni bir başlangıç aşamasındaysan şimdi olduğu gibi",
yaşadıklarından dersler alabilirsin, aynı dönemeçlerde aynı hatalara düşmezsin (o da belki)...

Ben sana başka ne diyeyim!