27 Mart 2010 Cumartesi

"kafan nerde senin?"

Geçen hafta Mehtap bir süreliğine ara verdiğini belirttiği bir yazı yazdı. Yazı burada.

Yazının bir bölümü şöyle:

"Cok komigim, siyah ceket etek, siyah bej enine cizgili cool wool suveter, bej rengi ipek gomlek, siyah kristal tasli yuzuk filan hersey tamam da, ayaklarimda leopar desenli puf puf terlikler var..."

* * *

Bugün ben de önemli bir programa katılma üzere hazırlanmaya başladım. Saçımı yıkadım, sonra "en iyisi fön çektireyim, uğraşmayayım" dedim. Randevu aldım kuaförümden. Çok acelem var, koşturarak giyindim, makyajım, takılarım, çantam, ayakkabılarım... her şey tamam. Tam kapıdan çıkacağım, asansörü çağırdım. Başımdaki ağırlığı hissettim o an ve elimi başıma götürdüğümde yaşadığım ŞOK! Kapıdan çıkıyorum ve başımda havlu sarılı! Nasıl yani, demeyin. Aynen dediğim gibi! Giyindikten sonra; hem makyajımı rahat yapabilmek, hem de saçlarımın kurumasını engellemek için başıma sardığım pembe havlumu çıkartmayı unutmuşum :(

Bitti mi? Haaayııır! Havluyu çıkarttım, saçlarıma çabucak şekil verdim. Neyse ki, taksiyle gideceğim. Asansöre bindim alelacele. Asansörün aynasından hepsi dikilmiş saçlarımı düzeltmeye devam ederken, gözüm son anda üzerime geçirdiğim tunik-hırkama ilişti. Bu hırkamın ters dikişi moda mı, yoksa, yoksa... Moda falan değil ters giymişim! Haydaaaaa!!! "Nasıl ya? N'oluyor bana bugün?" deyip, cık cıklayıp, gülsem mi ağlasam mı bilemeden düzelttim kıyafetimi ve taksiye koşturdum.

* * *

Çocuklar küçükken dışarı çıkmamız gerektiğinde, hele de zamanla yarış halinde hazırlanmam gerekiyorsa; iki ayağım bir pabuca girerdi! 3 çocuğun farklı ihtiyaçlarına göre; yemeklerini, sularını, meyvelerini ayarla, kıyafetlerini hazırla, oyuncak, ağlarlarsa susturmalık abur cuburları, yedek kıyafetleri, vs. derken mini bir valizle evden çıkmayı başardığımda, 'unuttuğum bir şey var' gibi hissettiğim ve dönüp kendime şöyle bir baktığım çok olmuştur: "Acaba pantalon veya eteğimi giydim mi?" diye... Laf olsun diye değil, ciddi ciddi!

* * *

O zamanki dalgınlıkların sebebi başkaydı, şimdikilerin başka. Mehtap'ın da dediği gibi aslında biraz yavaşlatmak lazım tempoyu. Yoksa; sokağa, başımızda pembe havluyla veya ayağımızda pofidik terlikle çıkmaktan daha hoş(!) sürprizler de yapabiliriz çevremizdekilere mazallah!!!